Yeni Yıl Hedefleri: Her Anlamda "Smart" Olun

Eveeet, geldi yılın o en ışıltılı dönemi! Evet, doğru anladınız! Bir gazla spora, diyete falan başlayıp üç gün sonra salıverme… Ayy pardon yeni yıl zamanı! Kararlar alındı mı? Şahane. Lafta kalmayacak bu kez. Nasıl mı? Hazırsanız size harika düşünülmüş bir hedef belirleme politikası ithal ediyorum: Smart! Yani akıllı hedef belirleme! E demek bu bol keseden atma işi bize has değil, evrensel bir problemmiş! Haydi buyrun kararlı kızların akıllı hedef belirleme taktiğine. 

İstekler havada uçuşup etrafa dağılmasın diye onları belli bir çerçeveye sokup net, ölçülebilir ve en önemlisi uygulanabilir kılan bir hedef belirleme tekniği! Bir karar alıp, bir süre uygulayıp sonra vazgeçtiğimiz, yani sonuç elde edemediğimiz zaman, farkında olmasak da özgüven kaybı yaşıyoruz. Bu teknikle hedeflerimizi gerçekleştirmek çok daha kolay olacak. 

Bir mağazaya gidip ben giyecek bir şeyler arıyorum derseniz satış temsilcisi size nasıl verimli bir şekilde yardımcı olabilir ki? Etek mi elbise mi istiyorsunuz? İhtiyacınız olan şey ne? Ne istediğinizi direkt ve detaylıca söylemek çözüme giden en kestirme yol! Uzatmanın ne anlamı var? Hedefiniz açık ve net olmalı. Son zamanlarda trend olan gelecek olumlamaları sayesinde de pek aşina olduğumuz ‘detaylı bir şekilde tanımlama’ yani. Örneğin, ben bir kitap kurdu olacağım gibi yoruma açık bir cümle yerine, günde 100 sayfa kitap okuyacağım gibi, dünyadaki herkesin duyunca aynı şeyi anlayacağı bir hedef belirliyoruz!

Önce bir alt limit, bir de üst limit getiriyoruz kendimize. Yani şöyle: “Zayıfl ayacağım” demek yerine “Toplamda en az 4 veya en fazla 6 kilo vereceğim” gibi sınırları belli bir harita oluşturuyoruz. Böylelikle hem yönümüz belli oluyor hem de şöyle bir dönüp de ne kadar ilerleme kaydettiğimizi görmek istediğimizde elimizde ‘ölçülebilir’ rakamlar oluyor. Yeterince zayıfladım mı? Yani eh, biraz, öyle duruyor… Bilmiyorum ki, ben bile emin değilim! Peki 3 kilo verdim mi? Evet ya da hayır, açık ve net! Hedef ölçülebilir olmalı ki nereye vardığımızı görelim. Aynı zamanda nereye varmak istediğimizi bilmek hızımızı ayarlamak için de en önemli göstergelerden biri!

Çok uçup kaçmadan seçilecek, ’harekete geçirecek’ hedefler olmalı. Yani öyle birden İngiltere prensesi olacağım gibi şeylere kaptırmıyoruz kendimizi. Babamız İngiltere kralı değilse olmaz çünkü… Tamam aklınıza hemen Kate Middleton gelmesin, istisnalar kaideyi bozmaz! Biz gerçekçi bakacağız, kraliyet ailesine girmeye çalışmak yerine bir haftalık bir Londra seyahati planlayacağız, yeterli! Ulaşılabilir, en yakınındaki hamleyi seçip en kısa sürede aksiyona geçmekten bahsediyorum. Ulaşılabilir hedefler koymak kontrolü elinizde tutmanızı sağlar ve bizi hayal kırıklığından büyük ölçüde korur. Bu da doğal olarak yolculuğun keyifli geçmesine ve bizim de kendimizden emin ilerlememize yardımcı olur.

Belirleyeceğiniz hedef genel planlarınız ve önceliklerinizle ‘uyumlu’ olmalı. Yani öyle Instagram’da her gördüğümüz şeye hayatımızda yer vermeye çalışmıyoruz! Ay o gidiyor ben de tenise yazılıyorum demeden şöyle durup kendimize bir soruyoruz: Benim tenisle ne işim olur? Bu benim hayatımla ilintili mi? Beni nihai hedefime yaklaştırır mı?

Ben 2000’lerin başındaki Hülya Avşar mıyım? Her gördüğümüzü istemiyoruz öyle, bize iyi gelecek olanı özenle seçiyoruz. Bu da bizi zaman kaybından koruyor ve hayallerimizle dirsek temasımızı kesmememizi sağlıyor.

Kesinlikle bir deadline olmalı. Yoksa hayallerimizle aramıza kaç Netflix and Chill akşamının gireceğini bilemeyiz! Hedeflerimize bir alarm kuruyor ve zamana karşı yarışmaya başlıyoruz! “İtalyancamı geliştireceğim…” Peki, ne zaman şekerim? “Bu Cuma İtalyanca kursuna yazılıp 6 ayda B1 seviyesine geleceğim…”

Ha şöyle, şimdi oldu. Kısıtlı zaman odaklanmamızı ve motive olmamızı sağlar. Bir şeyin üzerinde hangi aralıklarla ve ne yoğunlukta çalışacağımıza karar vermek sonuca ne zaman ulaşacağımız hakkında zihnimizde teşvik edici sonuçlar oluşturur.

Yani özetle, ölçün biçin, hedeflerinizi ona göre seçin! Unutmayalım ki bebek adımları da adımdır ve çoğu zaman nefes nefese koşmamızın hiçbir manası yok. Kendini yormadan, üzmeden de şahane ve yeni bir ‘sen’ yaratmak mümkün. Şimdiden mutlu yıllar ve bol şans kızlar!