Merve Dizdar

Oyuncu
Merve Dizdar.jpg
Getty Images
Melikşah Altuntaş yazdı

Hayatın güzelliklerine dair merakı ancak bir çizgi karakterin sahip olabileceği dozda yüksek Merve Dizdar’ın, güzel şeylerin kendiliğinden bir ahenkle sürmesine ait kaygısı da bir an olsun sonlanmıyor. Her duygusunu sonsuz bir coşkuyla, etrafındaki her canlı ve nesneyi kapsayarak yaşayan gerçek bir pozitif enerji santrali kendisi. Ancak bilirsiniz, santral yakınlarında gezinmek çoğunlukla tehlikeli, bazen de yasaktır. Merve’nin her türden enerjiyi mutluluğa dönüştürebilen onarıcı santralinin en büyük tehlikesi ise yine kendine. Hayatının orta yerinde kariyerinin zirvesine çıkıp Cannes’dan anasının ak sütü gibi helal ‘En İyi Kadın Oyuncu’ ödülüyle tüm ülkenin kalbini, belki de en sıkışık günlerinden birinde serinleten bu kraliçe, şimdilerde çocukluğundan bu yana kurduğu en parlak hayale kavuşmuş olmanın verdiği bir çeşit çaresizlik hissiyle sınanıyor: “Peki bundan sonra ulaşılmaya değer ne kaldı?”

Öncelikle Allah başka dert tasa vermesin, demek en büyük hayale kavuştuktan sonra düşülen boşlukla sınanıyorsun ha Merve’miz! deyip geçmek, inceden bir hasetle de harmanlandıktan sonra ağızda kolayca dağılıyor elbette ancak Merve’nin yaşadığı tamamlanmışlık hissinin kaygı verici tarafıyla hemhal olmak için bir doz mükemmeliyetçilik sahibi ve biraz da işine dört kolla sarılmış bir tip olmak yeterli aslında.

Covid–19 pandemisi öncesi son derece parlak bir oyuncu olduğuna yalnızca bir grup tiyatrosever ile sinema & televizyon gurmelerinin vakıf olduğu Merve Dizdar, pandemi sonrası kapalı gişe oynayan Alice müzikalinde izleyicisine salladığı patilerin yırtıcı cazibesini üzerimizde hissettiğimiz o kediye dönüşerek aldı geniş kitlelerin aklını ilkin. Ardından reyting rekorlarının yanında, takıntı sahibi umutsuzların da zincirlerini kıran Masumlar Apartmanı’nın Gülben’i geldi. Gülben’in gözleri dolu dolu her baktığında oluşan iç yanmasını senkronize şekilde milyonlarca izleyiciye de deneyimlettikten sonra Merve’nin oyun yoluyla yarattığı büyüyü ulusal sınırların dışına taşıran hamle ise T.C.’nin yetenekli ve şanslı oyuncularının kültürel Schengen vizesini, kendine özgü standartlarla dağıtan Nuri Bilge Ceylan’dan geldi.

Ceylan’ın ‘Kuru Otlar Üstüne’sinde hikâyenin Omerkezinde Samet, biraz Kenan ve bazen de Sevim var. Ancak filmin orta yerinde karşımıza çıkan Nuray’ın beyaz perdede arzı endamının adından ne hikâye olduğu yerde, ne de kuru otlar birbiri üstünde durabiliyor. Tek bacağını, yaşadığı ülkenin kültürel kodlarına işlemiş varoluşsal feda sistemine gönülsüzce bağışlamış Nuray’ı canlandıran Merve’nin o ana kadar olup biten her şeyi ve herkesi dağıtan benzersiz bir yakıcılığı var. Birbirinden, çabasız şekilde ayrılmış iki kaşı her çatıldığında dünyanın bir yerinde bir adaletsizlik anıtı yıkılıyor adeta. Üstelik Nuray’ın adalet dağıtmak gibi bir gayreti dahi yok, o yalnızca olduğu kişi olmaya devam ederken kendinden beklenenleri tersyüz edip eril düzenin suratına birbiri ardına şamarlar indirivermekle yetiniyor.

2023 yılının Cannes Film Festivali’nde, kapanış töreni sabahı birlikte oturduğumuz kahvaltı masasında hâlâ daha, akşamki törene giderek aynı saat diliminde başka bir salonda oynayan, merak ettiği filmi kaçıracağı için üzülmekle meşgul Merve’nin gözlerinin içine bakıp, akşamki törendeki kadın oyuncu favorilerinden biri olduğunu hatırlattığımda bana ne kadar ürkek baktığını hatırlıyorum. O sırada gördüğüm ürkekliği, ödülle ilgili gereksiz bir umuda kapılmamak için kendisini sakinleştirmeye çalışmasına yorup belki de ben anlayamamışım. Merve belki de kafasının içinde, çocukluk hayaline kavuşan Merve’nin içine düşeceği boşluk hissine dair bir ön izlemeye bakıyor ve bunu başından savmaya çalışıyordu.

Her iki şekilde de ona olan inancım beni haksız çıkarmadı ve Merve o gece anons edilen ismine verdiği şaşkınlık dolu tepkinin ardından her zamanki gibi sapasağlam ayağa kalktı, henüz küçücük bir çocukken beyaz camda izleyip hayran olduğu bir oyuncunun, 10 güne en az 30 film sığdırdığı festivallerde çektiği filmleri izleyip aşka düştüğü bir yönetmenin, o sırada o salonda onun sinemasal başarısı için çırptığı ellerinin çıkardığı gürültünün arasından o sahneye çıktı. Ülkesindeki, ertesi gün gerçekleşecek başkanlık seçimini şimdiden sırtında bir kambur gibi taşımaya başlamış halkı ve dünyanın her yerindeki güçlü kadınların onurlu mücadelesi için umut aşılayan bir konuşma yapıp o sahneden indi.

Merve’nin hayal ettiklerine kavuşmasını hep birlikte izledikten sonra, onu bilmiyorum ama benim onun için hayal ettiğim bir şey var: hayallerinden de güzel başka mucizelerin, onun için birbiri ardına gerçekleşmeye devam etmesi. Belki de tamamlanma hissi diye bir şey yoktur ve belki de hayat boyu hayal sandıklarımızın etrafında gezinirken esas sürprizler hemen oralarda bir yerde sessiz ve bilgece bize el sallıyordur. 


Okullu bir oyuncu. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Oyunculuk Bölümü’nden mezun oldu, Üzerine, Kadir Has Üniversitesi’nde ileri oyunculuk programında yüksek lisans yaptı. Tiyatro izleyicisinin Semaver Kumpanya ve Craft ile tanıdığı Dizdar, özellikle Eltilerin Savaşı, Masumlar Apartmanı, Alice Müzikali gibi yapımlarla karakteriyle geniş kitlelere ulaştı. Tiyatronun alternatif yollarından, ana akım işlere girdiği her rolün üstesinden hakkıyla gelen Dizdar, Afife Jale’den Altın Portakal’a bol ödüllü bir yıldız. Son olarak 2023’te Cannes Film Festivali’nde, Nuri Bilge Ceylan’ın ‘Kuru Otlar Üstüne’ filmindeki Nuray karakteriyle ‘En İyi Kadın Oyuncu’ ödülünü aldı. Dizdar’ın, adı açıklandığı yaşadığı şaşkınlık ve samimi tepkisi akıllardan çıkacak gibi değil. Böylesine güçlü bir ödülü almasına rağmen, sosyal medyadaki ‘yüzeysel’ eleştirilere verdiği yanıtla da kalbimizi ayrıca fethetti.

Yaratıcı Ruhlar ile ilgili diğer kişiler