Milano Moda Haftası’na Davetiyesiz ve Biletsiz Gittim! Nasıl mı?

Bir Cosmopolitan editörü olarak, “denedim serisi” kapsamında bir çılgınlık yapmak istedim ve Milano Moda Haftası’na katılmaya karar verdim. Ama tabii ki bir farkla: Davetiyem yoktu, biletim de! Gerçekten “Aman canım, en fazla ne olabilir ki?” diyerek yola çıktım.

İlk günüm, New Liberty defilesiyle başladı. 1 Mart’ta Milano’daki Acquario Civico’da gerçekleşen bu şov, Fondazione Centro Anch’io ve Mp Moda International Fashion School tarafından düzenleniyordu. En güzeli ise, defileye girebilmek için sadece erken gitmeniz yeterliydi! Girişte, hem RBS’in moda mezunu olduğumu hem de Cosmopolitan’da çalıştığımı söyledim ve… birden kendimi backstage’de buldum! Orada, modellerle sohbet etme ve defilenin arka planını keşfetme fırsatım oldu. Bir moda şovunun heyecanını, ilk sıradan değil, bizzat işin mutfağından izlemek gerçekten harikaydı!
Sonrasında tabii ki Guess’in “The Creation of a Diva” sergisine uğradım. Guess, 40 yıllık fotoğraf arşivini açarak moda tarihine damgasını vuran ikonlarla muazzam bir sergi düzenlemişti. Geçmişin ve bugünün en özel parçalarını bir arada görmek inanılmaz bir deneyimdi.

İkinci Gün Pazar sabahı erkenden Palazzo Morando’ya gittim ve “Shoes from Spain” sergisini ziyaret ettim. Sergi, Cristóbal Balenciaga’nın 25 orijinal kıyafetiyle İspanyol ayakkabı markalarının tasarımlarını birleştirerek bir sanat eseri yaratmıştı. Serginin her bir parçası, Balenciaga’nın çizgileriyle çağdaş İspanyol zanaatının mükemmel uyumunu gözler önüne seriyordu.

Sonra, K-Way markasının şovuna katıldım. Kayıt yaptıran şanslı kişiler, Milano Moda Haftası’nda sonbahar-kış koleksiyonunu cansız mankenler üzerinde inceleyebildiler ve ben de o şanslılardan biriydim! Modern ve şık yağmurluklar ön plandaydı. Ayrıca, sergide interaktif alanlar da bulunuyordu, yani hem sergiyi gezdim hem de yaratıcı etkinliklere katıldım. Gerçekten bir moda tutkunu olarak harika bir deneyim yaşadım!
Ve günün son etkinliği… Palazzo Bovara’da düzenlenen “Milan Loves Seoul” etkinliğiydi!

Bu etkinlik, İtalya ve Koreli tasarımcıları buluşturarak, İtalyan moda severlere Kore markalarını tanıtmaya yönelik çok özel bir organizasyondu. Etkinlikte K-Pop ve Kore film camiasından ünlülerle tanışma fırsatım oldu. Hepsi gerçekten çok sıcakkanlıydı! Kore’nin moda ve cilt bakım markalarını deneyimlemek, o kadar ilham vericiydi ki! Kore modası, Batı’ya kıyasla çok daha yenilikçi ve farklı şekilde giyilebilen tasarımlar sunuyordu. Fermuarlı etekler ve üst üste giyilebilen parçalar sayesinde kıyafetleri nasıl çeşit çeşit giyebileceğimizi keşfettim.

Milano Moda Haftası, sıkıcı defilelerden fazlasıydı!
Milano Moda Haftası sadece defilelerle sınırlı değildi. Şehri adeta bir moda festivaline dönüştüren bir atmosfer vardı. Loro Piana, Max Mara, L’Oréal gibi markalar pop-up mağazalar açarak hediyeler dağıttılar.
Milano, tam anlamıyla bir moda şehriydi. Sokaklarda yürürken, etrafınızdaki insanların şıklığı, vitrinlerdeki özenli sunumlar ve şehri saran moda atmosferi her anı özel kılıyordu. Hatta bazı mağazaların içerisinde DJ performansları bile bulabiliyordunuz.
Sonuç olarak…
Böyle büyük bir etkinliklerin davetiyesiz de olsanız bir parçası olmak gerçekten mümkün! Eğer siz de böyle bir deneyim yaşamak istiyorsanız ve “Davetiyesiz hiçbir yere giremem” diye düşünüyorsanız, size bu yazı ile kanıtlıyorum ki, imkansız diye bir şey yok!