Oscar Ödüllü Aşk Filmleri
Oscar törenleri, yalnızca kırmızı halıda sergilenen şıklık yarışından ibaret değil; aşkı her yönüyle ele alan, unutulmaz filmleriyle de sinema tarihine damgasını vuruyor. Peki, hangileri o meşhur altın heykelciği kucaklamayı başardı?
Titanic (1997)
James Cameron’ın epik başyapıtı Titanic, yalnızca bir gemi kazası hikayesi değil, aynı zamanda tarihin en hüzünlü ve tutkulu aşk hikayelerinden biri. Jack ve Rose, farklı sosyal sınıflara ait iki genç, bir gemide tanışıp aşık oluyor, ama bu aşk hikayesi bir buzdağıyla sınanıyor. 11 Oscar ödülü kazanan film, efsanevi müzikleri (Celine Dion’un "My Heart Will Go On" şarkısını kim unutabilir ki?) ve dokunaklı sahneleriyle sinema tarihinde iz bıraktı. Final sahnesi ise yıllardır tartışılıyor: Rose, biraz daha yer açamaz mıydı gerçekten?
Casablanca (1943)
Casablanca, sinema tarihinin en ikonik repliklerinden birine ve unutulmaz bir aşk hikayesine ev sahipliği yapıyor. Rick (Humphrey Bogart) ve Ilsa’nın (Ingrid Bergman) savaşın gölgesinde geçen karmaşık aşkı, hem nostaljik hem dokunaklı bir atmosfer yaratıyor. Film, yalnızca aşkı değil, fedakarlığı da en güçlü haliyle anlatıyor. 1944’te “En İyi Film” dahil 3 Oscar kazanan Casablanca, savaş döneminin kasvetine rağmen sevginin gücünü hatırlatıyor. İzlerken, “Ya bizim Paris’imiz?” diye sormaktan kendinizi alamayabilirsiniz.
La La Land (2016)
Modern bir aşk masalıyla başlayıp gerçek hayatın sert yüzüne çarpan bir hikaye düşünün. Mia (Emma Stone) ve Sebastian (Ryan Gosling), Los Angeles’ta hayallerinin peşinden koşarken birbirlerine aşık oluyorlar, ama aşkları bir noktada hayallerine yenik düşüyor. Filmin rüya gibi dans sahneleri, büyüleyici müzikleri ve nostaljik havası, izleyiciyi adeta başka bir dünyaya taşıyor. 6 Oscar ödülü kazanan La La Land, final sahnesiyle pek çok kişiyi hem ağlattı hem düşündürdü: Gerçek aşk, her zaman masallardaki gibi mi olmalı?
The Shape of Water (2017)
Guillermo del Toro’nun bu sıra dışı filmi, aşkın yalnızca insanlar arasında değil, her formda yaşanabileceğini kanıtlıyor. Sessiz bir kadın olan Elisa, hükümetin gizli bir laboratuvarında esir tutulan bir yaratıkla iletişim kurar ve bu bağ kısa sürede aşka dönüşür. Film, 4 Oscar ödülü kazanarak fantastik hikayelerin de aşkı anlatabileceğini gösterdi. Elisa’nın yaratıkla dans ettiği sahne, sinema tarihinin en büyüleyici anlarından biri olarak hatırlanıyor.
Shakespeare in Love (1998)
Edebiyatın en büyük aşk hikayesinin arkasındaki hayali bir aşkı konu alan bu film, Shakespeare’in Romeo ve Juliet oyununu yazarken yaşadığı fırtınalı aşkı anlatıyor. Gwyneth Paltrow ve Joseph Fiennes’in muhteşem uyumu, izleyicileri 16. yüzyılın büyülü atmosferine çekiyor. Film, mizahi unsurları ve edebi göndermeleriyle Oscar’da 7 ödül kazanarak büyük bir başarı elde etti.
Eternal Sunshine of the Spotless Mind (2004)
Michel Gondry’nin bu eşsiz filmi, aşkı unutmanın ya da hatırlamanın ne anlama geldiğini sorguluyor. Joel (Jim Carrey) ve Clementine (Kate Winslet), birbirlerini hafızalarından sildirmeye karar verir, ancak silme sürecinde aslında aşklarının ne kadar güçlü olduğunu fark ederler. Film, 2005 yılında “En İyi Orijinal Senaryo” Oscar’ını kazanarak, romantik hikayelere yenilikçi bir dokunuş getirdi. Hem kalbinizi kıracak hem de onaracak bir film arıyorsanız, bu tam size göre.