Hangi Emily in Paris Karakteri Sizin "Ruh Eşiniz"?

Yani, en azından bir date’e çıkılır dediğiniz kişi kim?

YAZAR: Ülker Zeynep Çolak
hangi-emily-in-paris-karakteri-sizin-ruh-esiniz-1
Kolaj: Duru Keskingöz

Dördüncü sezonun ilk yarısını izleyip ayağımın tozuyla bu testi yazmaya geldim. “Ruh eşi” biraz iddialı kaçabilir ama kiminle date’e çıksanız çok eğlenirsiniz onu bulabileceğime eminim.
 

1. İlişkinizde muhtemelen karşı tarafta bir şeylerin “fazlalığına” tahammül edeceksiniz. Hangisinin aşırısıyla başa çıkmak sizin için daha kolay?

A. İşini ön plana koymasıyla
B. Ani kararları ve sabırsızlığıyla
C. Ailesine olan bağlılığıyla
D. Kafasının çok rahat olmasıyla

2. İlk date’iniz için sizi nereye davet etmesini isterdiniz?

A. Az bilinen ama yemekleri ve ambiyansı harika olan bir yer
B. İkinizin de ilk defa deneyeceği bir uzak doğu restoranı
C. İşletmecisini dahi tanıdığı lüks, deniz kenarı bir restoran
D. Güzel bir park, şarap ve piknik örtüsü yeterli

3.  Hangi Instagram profili size daha çekici geliyor?

A. Filtresiz, doğal fotoğraflar ve zaman zaman spiritüel paylaşımlar
B. Yurtdışı seyahatlerinden fotoğraflar, güzel yemekler ve tabii şaraplar
C. 0’a yakın paylaşım, bir tekne bir de aile tatili fotoğrafı, ara sıra fitness salonundan hikayeler
D. Bolca arkadaş ortamı fotoğrafı, sık ve komik paylaşımlar

4. Bir açık hava sinemasında hangi filmi izlemeyi isterdiniz?

A. The Dreamers
B. The Dark Knight
C. The Godfather
D. Midnight in Paris

5. Son olarak… Yoğun bir mesai günü sonrası size en iyi ne gelir?

A. Bir kadeh kırmızı şarap
B. Özenle hazırlanmış bir kokteyl
C. Viski lütfen.
D. En sevdiğim kafede bir fincan kahve

Sonuçlar

A’lar çoğunluktaysa: Gabriel "Seni de seviyorum, onu da seviyorum, öbürünü de seviyorum."

“Tutkulu’’ kelimesi çok cazip ve çekici dursa da sıklıkla unutulan bir şey var:  Bu kişiliklerin tutkusu sadece size karşı olmayabilir… İşine ya da eski sevgilisiyle hatıralarına duyduğu tutkusunu da görebilirsiniz. O hayatta bir şeylerden vazgeçmeyi pek sevmez. Hayata ve hayatındaki insanlara bir “mozaiğin” parçasıyız gözüyle bakar. Aralarında eleme yapmakta zorlanır, eski ve kalıcı arkadaşlıkları vardır.

Onun tutkulu olduğu konuları dinlemek keyifli olabilir. Fakat bu keyfin yanında onun vazgeçemediği ve ısrarcı olduğu alışkanlıkları da defalarca deneyimlemek durumunda kalabilirsiniz. Neyse ki basit şeylerin de tadını çıkarabilirler. Siz de onun bu taraflarından etkilenmiş olmalısınız. İşini tutkuyla yapan kreatif kişilerden, sanatçılardan ya da hayatla bir derdi olan entelektüel kişilerden çok hoşlanıyor olabilirsiniz.

Bu “tutkulu şef’” tiplemesinin güncel Türk versiyonu KGKG Şeyyaz olabilir. Hatırlarsanız Şeyyaz da Leyla’yı ilk buluşma için kendi restoranına çağırıp ona “spesyalinden” yapmıştı. Tutkulu birisiyle date’e çıkmanın en güzel tarafı plan yapmayı gerçekten ona bırakabilmek. O zaten muhtemelen hemen kendi ilgisini göstermek isteyecek ve “Şurada mutlaka şunu yemeliyiz. Sonra şu koyda denize girip akşam da balık tutmaya şuraya gideriz.’’ gibi planlar yapacaktır.

Belki siz de böyle tutkulu bir insansınız ya da tam tersi şıpsevdi hobileri olan, her şeyi yarım yarım denediğiniz bir hayat yaşıyorsunuzdur -ki bence çok iyi! Bir tutkunuz yoktur ve hayatınızdaki kişinin bu tutkulu ve sadık tavrı size çok iyi geliyordur. 

Sizi Gabriel’le birlikte, “et böyle pişer, kekik buna konur” gibi bıdı bıdıları dinlerken daha önce hiç düşünmediğiniz konularda bilgi sahibi olacağınız bir “günbatımı” date’ine uğurluyorum.

 

B’ler çoğunluktaysa Alfie: "Let’s go Cooper"

TikTok’ta finansçı erkek sevdası üzerine bir akım bile var… Ben de bunu kız gruplarımdaki derin sohbetlerimde keşfettim. Bu erkekler lise sonrası üniversiteyi hatrı sayılır üniversitelerde okuyup sonra bir de MBA patlatırlar. Kaliteli deneyimler yaşamak isterler. Bir yere gitmeden önce Google yorumlarını baştan sona hatmederler, hata yapmaktan ya da zamanı boşa harcamaktan düşündükleri nefret ederler. Üniversite zamanı işletme kulübü, yatırım kulübü ve türevlerinde oldukça aktif olmuşlardır. Onları, ders çıkışı birkaç arkadaş toplanmış “şöyle bi app fikrimiz var abi” konuşmaları yaparken görebilirsiniz. (Bilirkişi gibi konuştum ama bu tipi bir kes gördüyseniz ne dediğimi anlarsınız.)

Alfie’ye vardığınıza göre galiba sizin de kötü deneyimlere pek tahammülünüz yok. İyi yaşamak, iyi yerde olmak istiyorsunuz. Çok eğlenmek istiyorsunuz ama ellerini çamura batırmak ya da her şeyi baştan keşfetmek istemiyorsunuz. Evet bazı tutkularınız var, bazen onların peşinden gidiyorsunuz ama yine de mantığınız daha ağır basıyor.

Alfie ile sizi, çok uzağa gitmek istemezseniz Alaçatı’ya; biraz uzaklaşalım derseniz lüks ve hareketli gece hayatı olan bir İtalyan kasabasına, beş günlük tatile uğurluyorum. Alfie’nin kurumsal iş seyahatlerinden birinin devamı olarak...

 

C’ler çoğunluktaysa Nicolas: "Aile şirketimiz var bizim birçok işle ben ilgileniyorum."

Ay… Bu noktaya nasıl geldik. Tamam evet havalı, iyi eğitimli, ayakları yere basıyor falan filan. Ama ailenin yaptığı slut shaming’i de direkt kız arkadaşına aktarmazsın ya. Hadi ailene bir şey diyemiyorsun, kız arkadaşına da deme? İçinde tut. Neyse. Açıkcası bu yaptığı olmasa makul birisi sayılırdı.

Neyse gelelim konumuza. Belli ki ayakları yere sağlam basan, fikirleri uçuş kaçış olmayan gerçekten hareketlerinde mantık barındıran birini arıyorsunuz. Sizi Nicolas’a çeken şey ait hissettiği şeye olan bağlılığı, “önce aile” tavrı da olabilir. Arada despot davransa da sizin absürt ve ayakları yere pek de basmayan fikirlerinizi de destekleyecek romantik bir adam, sizin için iyi bir yol arkadaşı olabilir. 

Nicolas ile sizi, işletmecisi tarafından "Ammman efendim hoş geldiniz." diye kapılarda karşılandığınız, şehrin en iyi deniz ürünleri restaurantında yemeğe uğurluyorum.

 

D’ler çoğunluktaysa Luc: "Sen çalışmak için yaşarsın ben yaşamak için çalışırım."

Sizin aradığınız komik, eğlenceli, kafası rahat bir Parizyen… İlk 3 sezonda Luc’un romantik karakterine dair bilgi edinmesek de 4.sezonun ilk bölümleri bize onun nasıl bir aşk adam olabileceğini gösterdi.

Absürtlükten hoşlanıyorsunuz, anın tadını çıkarmak bütün hedeflerinizden daha önemli. Sizin için deadline’ların peşinden koşmak ya da herkesin önüne geçmek gibi hırslar anlamsız. Siz hayatınızı bir Woody Allen filmindeki gibi organik romantizm ve absürtlüklerle dolu yaşamak istiyorsunuz! 

Luc ile sizi, üşendiği için sizi ayağına kadar çağırdığı ve bir anda bütün arkadaşlarıyla tanıştırıp ofisinin hemen yanındaki kafeye götürdüğü bir akşamüstü date’ine uğurluyorum.

ulker zeynep colak
Ülker Zeynep Çolak
Yazar
Yazar