Millennial Walks ile 2000’lerin Ruhunu Adımlarınıza Katın

Yürüyüş yapmak her zaman sağlıklı ama kabul edelim, bazen biraz sıkıcı olabiliyor. İşte burada "Millennial Walks" devreye giriyor. Bu trendin özünde, 2008-2014 yılları arasında popüler olmuş şarkılar eşliğinde yürüyüş yapmak var. Amaç, sadece adım atmak değil; kendinizi 2010’ların bağımsız filmlerinden fırlamış bir karakter gibi hissetmek.

Bir anlığına Brooklyn’in ara sokaklarında, havalı bir kahve dükkanına doğru yürüyen biri olduğunuzu hayal edin. Kulaklarınızda MGMT’nin Electric Feel ya da The Temper Trap’in Sweet Disposition şarkısı çalıyor ve siz, bu müziklerin verdiği özgüvenle adımlarınızı sıklaştırıyorsunuz. İşte “Millennial Walks” tam olarak bu hissi yaratıyor.

Bu trendin son dönemde yükselişe geçmesi tesadüf değil. Pandemi sonrası birçok kişi, açık havada vakit geçirmenin kıymetini anladı ve yürüyüş, basit ama etkili bir kaçış yolu oldu. Ancak bu sefer işler biraz daha nostaljik bir boyutta! 2000’lerin sonu ve 2010’ların başı, birçok kişi için sosyal medyanın henüz boğucu olmadığı, müziğin daha özgün hissettirdiği ve hayatın biraz daha yavaş aktığı bir dönemdi.

Bir nevi "comfort music" ile yürümek gibi düşünün. Çocukluğunuzu ya da gençliğinizi hatırlatan şarkılarla yürüdüğünüzde, kendinizi o günlere geri dönmüş gibi hissediyorsunuz. Bilim de bunu destekliyor! Nostalji, beyindeki mutluluk hormonlarını artırarak ruh halinizi yükselten bir etkiye sahip.

Elbette, böylesine nostaljik ve estetik bir trend TikTok kullanıcılarının radarına girmekte gecikmedi. Birçok kişi, özellikle New York ve Londra gibi şehirlerde, vintage kıyafetleriyle bu yürüyüşleri yaparak trendi görselleştirdi. Hatta bazıları, Tumblr estetiğini yeniden canlandırarak videolarını eski filtrelerle paylaşıyor.

Bu trend, yalnızca nostaljiyi değil, aynı zamanda bireysel alan yaratmayı da teşvik ediyor. Yürüyüş sırasında telefon bildirimlerinden uzaklaşıyor, yalnızca müziğe ve ritminize odaklanıyorsunuz. Zihinsel olarak rahatlamanın en cool yolu diyebiliriz.

Bu trendi tam anlamıyla yaşamak için tek ihtiyacınız olan şey, nostalji dolu bir ruh hali ve sizi o günlere ışınlayacak birkaç detay! Öncelikle, yürüyüş rotanızı iyi seçin. Havalı bir kahve dükkanına, vintage mağazalara ya da şehrin en estetik ara sokaklarına yönelmek anında o indie film havasını yakalamanıza yardımcı olur.

Tabii ki kıyafetler de önemli! Oversize bir sweatshirt, retro bir güneş gözlüğü ve eski bir tote çanta, yürüyüşünüzü adeta 2010'ların Tumblr estetiğine dönüştürebilir. Ve en önemlisi, müzik! Playlist’inizde nostaljik indie hitler, synthwave dokunuşları ve biraz da melankoli varsa, tamamız. Şimdi kulaklıkları takın, şehir sokaklarını kendi sahneniz gibi hayal edin ve yürüyüşünüzün tadını çıkarın.