Tek Eşli Olmak Zorunda mıyım?

Romantik bir ilişkiye başladığımızda, tek eşliliği genellikle varsayılan bir kural olarak kabul ederiz ve ilişkinin açık mı, kapalı mı olduğunu konuşmayız. Çoğu zaman aldatmayı, ilişki anlaşmamızın ihlali olarak değerlendiririz ancak neyin aldatma sayılacağını ilişkinin başında net bir şekilde tanımlamayı ihmal ederiz. Ve tebrikler: Norm topu gibi bir zorunlu tek eşliliğimiz oldu!
Sessiz Kabul
Zorunlu tek eşlilik, kişinin yalnızca bir romantik ve cinsel partnerinin olduğu ilişki yapısını "tek geçerli yol" olarak dayatan toplumsal normu ifade eder. Tek eşliliğin ahlaki olarak doğru, olgun ve yetişkin olan ilişki türü olduğunu söyler. Zorunlu tek eşlilik, toplumsal düzeyde bize dayatılan bir ideolojiyi temsil eder: Uzun vadeli, romantik, heteroseksüel, ataerkil ve tek eşli ilişkilerin hayatımızdaki en değerli ilişki biçimi olduğu fikri.
İşin Aslı "Romantik" Değil
Zorunlu tek eşliliğin kökenlerine baktığımızda mülkiyetçiliği ve erkek egemenliğini görürüz. Tarım Devrimi ve yerleşik hayata geçişle birlikte mülk ve kaynaklar üzerinde kontrol sahibi olan erkekler, kadınların cinselliklerini kontrol etme gereği duydu. Çünkü mirasçıları olacak oğullarının kendi oğulları olduğundan emin olmak istediler. Kadınları evlilik yoluyla tek bir erkek partnerle sınırlayan patriyarka, böylece erkeklerin mülkiyet hakkını güvence altına aldı. Romantik aşkın evliliğin temeli olduğu masalıysa son iki yüzyılın anlatısıdır.
Made in Aşk Fabrikası
Bugün "romantizm" adı altında bize sunulan senaryolar, zorunlu tek eşliliği normalleştiren hikayelerle doludur. Sanki tüm aşk hikayeleri aynı fabrikadan çıkmış gibidir: Bir kadın, bir erkek, bolca kıskançlık, alabildiğine dram, ardından gelen sonsuza dek mutlu yaşamak ya da kara toprak. Popüler kültür, bu kalıbı neredeyse sorgusuz kabul etmemizi sağlar. ‘Titanic’ filminde Jack’in Rose için buz gibi sulara atlayışını ya da "seven insan kıskanır" temalı dramaları düşünün. Aslında aşk, fedakarlık adı altında donarak ölmek ya da partnerinizin telefonunu bir ajan gibi incelemek değildir.
Biraz Fazla Olmadı mı?
Zorunlu tek eşliliğe göre herkesin bir "ruh eşi" vardır ve bu kişiyi bulup hayatımızdaki varlığını evlilik yoluyla güvence altına almamız gerekir. İlişkinin zirvesini evlilik olarak kabul eden bu senaryoya göre sürdürülebilir ilişkiler kurmanın yolu, tek eşliliktir. Üstelik ruh eşimiz olduğu varsayılan o mükemmel doğru kişi, bizi tamamlamanın yanında tüm ihtiyaçlarımızı ve arzularımızı karşılamak zorundadır. İnsanların sınırlı varlıklar olduğunu unutarak ilişkimize gerçekçi olmayan beklentiler, hayal kırıklıkları ve hatta zamanla birikmiş öfke yüklemesi yaparız. Halbuki partnerimiz, hem sevgilimiz, hem en iyi arkadaşımız, hem terapistimiz, hem tamircimiz hem de iç mimarımız olmak zorunda değildir.
İlişkilerde "tek doğru yol" olduğu fikrini çöpe attığımızda kendimiz için en uygun ilişki reçetesini çıkartabiliriz.
Zorunda mıyım?
Zorunlu tek eşlilik, evrensel değildir ve doğuştan da gelmez. Hayatımızda, ailemiz de ve hatta insanlığın devamında hayati bir rolü olduğu söylenen zorunlu tek eşlilik gemisi işte tam da bu saydığımız deliklerden su alır. Peki zorunlu tek eşliliğin tek alternatifi çok eşlilik midir? Tabii ki hayır! Poliamori, açık ilişkiler ya da ilişki anarşisi, zorunlu tek eşliliğin normlarına meydan okuyan alternatif ilişkilenme yapılarından bazıları olsa da perdeyi araladığımızda, tek eşli ilişkilerin de pek çok farklı şekilde yapılandırılabileceğini görebiliriz.
Aşkın Mozaik Yapısı
İlişkilerde "tek doğru yol" olduğu fikrini çöpe attığımızda kendimiz için en uygun ilişki reçetesini çıkartabiliriz. Ayrıca hiçbir ilişki yapısında ömür boyu kalmaya mahkum değiliz. Hayat devam ederken ilişkiler de yapıları da değişebilir. Baki olan, herkesin her zaman fikrini değiştirme özgürlüğü olmasıdır. Toksik ve zorunlu tek eşliliğin panzehiri eşitlikçi bir biçimde ilişkilenebilmek, dayatılanları sorgulayan açık iletişimi şiar edinmek ve teklisine, çoklusuna, açığına, kapalısına bakmadan etik olabilmek. Gökten çeşit çeşit, renk renk, boy boy elma düşmüş, hepsi de ezber bozan ilişkilerin biricik kahramanlarının başına…