Online Dating 101
Herkesin match'i kendine!
The one’ını bulan da var, eğlence ya da seks arayan da... Bugün 350 milyon kişinin kullandığı uygulamaların ilk çıkış tarihi 1965. Yoo doğru yazdık!
"Bir ilişkinin en keyifli evresi hangisi?” diye sorsam ne derdiniz? Hayır, “Hepsi benim bebeğim” cevabını kabul etmiyoruz! Ben kendi adıma, olasılıkların baş döndürücülüğüyle sınandığımız flört dönemine torpil geçerdim. Bence siz de şu an ‘date’lere kıpır kıpır hazırlandığınız, telefon sesini duyduğunuzda “Lütfen o yazmış olsun” dileklerini tuttuğunuz anları hatırladınız, değil mi?
Flört döneminin büyüleyiciliği konusunda hemfikir olduğumuza göre, biraz da öncesini düşünelim mi? “Öff!”leri duyar gibiyim, en azından kendi sesimden! Flört dönemi ne kadar tatlıysa, öncesi de bir o kadar tatsız. Beklentinizi karşılayabilecek hayali partneriniz kapı
komşunuz, iş arkadaşınız ya da arkadaşınızın arkadaşı değilse tabii! Zira uygun bir adayın karşımıza çıkma ihtimalinin zayıflığı, iletişime giden yolda başa çıkılması gereken reddedilme korkuları, klişeden uzak bir ilk adım çabası itiraf edelim ki, evet yorucu. Ama biraz.
Görücü usulü tanışmalar, çekingen bakışmalar, arkadaş ortamları derken, iletişim ve hız çılgınlığımızın romantik ilişkilerimizi de etkilediği son 10 yılı aşkın dönemde, flörte giden yollar da flört biçimleri de farklılaştı. Çevrimiçi flört uygulamaları bizi kısıtlı arkadaş ortamımızdan aldı, evde pijamalarımızla otururken potansiyel partnerimizi bulabileceğimiz sonsuz seçenekli bir flört ortamına fırlattı. Evet, bazılarımızın burun kıvırdığı, bazılarımızın ise sağa kaydırdığı Tinder, Bumble, Hinge gibi uygulamalardan bahsediyorum.
“Nerede o eski tanışmalar” nostaljisine kapılmaya başlayan Z kuşağı, araya biraz mesafe koymaya meyilli olsa da bugün yaklaşık 350 milyon kişinin telefonuna bu uygulamalardan bildirim düşüyor.
Hayatımıza Nasıl Girdiler?
Temelinde aynı gibi gözüken ama özellikleriyle ayrışan bu uygulamaların geçmişi aslında düşündüğümüz gibi 2010’lara değil, ta 1965’lere dayanıyor. Şaşırdınız değil mi! Dönemin tanışma dinamikleri, Harvard Üniversitesi’nde okuyan iki öğrencinin canına tak ediyor ve bugünkü modern uygulamaların atası olacağından habersizce ilk bilgisayar tabanlı flört uygulamasını kuruyorlar: Operation Match. Müşterilere, kendileri ve ideal partnerleri hakkında doldurmaları için iki anket gönderiliyor. Dini inanç, ırk, cinsel deneyim, fiziki beklentiler gibi tam 75 soru soruluyor. Birkaç hafta içindeyse kullanıcılara, eşleşme oranlarının en yüksek olduğu 6 kişinin bilgileri gönderiliyor. Kağıt üstünde kusursuza yakın görünen uygulama tabii ki hızlıca popüler oluyor, birkaç yıl içindeyse miadını dolduruyor.
İlk Çevrimiçi Flört Sitesi
Bilgisayarlara ve internete erişim arttıkça romantik ilişki kültürü de yerinde saymıyor. 1995’te dünyanın ilk çevrimiçi flört sitesi hayatımıza giriyor: Match. Evet, bugün hâlâ Türkiye’de pek tercih edilmese de dünya genelinde 39 milyondan fazla kişinin kullandığı Match’ten bahsediyorum. Flört dönüşümünde öncü sayılan bu internet sitesi aylık abonelik sistemiyle kısa sürede büyüyor ve en büyük tanışma sitelerinden biri hâline geliyor. Şimdi ise hoş geldin hediyeniz bitince aylık ya da yıllık ücret ödemeniz veya “kalp” satın almanız gerekiyor.
Evliliğe Giden İlişkiler Mi?
Elbette flörtteki bu devrim, Match ile sınırlı kalmıyor, daha neler var neler! İnsanlar, evlerinde pijamalarla flört etmenin konforuna erişiyor bir kere, kapı kapı partner arayacak halleri yok! Match'in büyük başarısını eHarmony takip ediyor. ABD’li ünlü ilişki uzmanı Neil Clark Warren’ın elinden çıkan bu internet sitesinin adını 2000’de duymaya başlıyoruz. Üye olmak isteyenler, kendilerini tanıttıkları geniş kapsamlı bir anket dolduruyor ve algoritma bu yanıtlar üzerinden kişileri, uyumlu olma ihtimalleri olan kullanıcılarla eşleştiriyor. Sitenin belirgin bir özelliği de her başvuranın üye olamaması... Üye olmak isteyenlerin yüzde 20’sini çeşitli gerekçelerle reddeden eHarmony, “evliliğe giden ilişki” vaadiyle öne çıkıyor ve yeni kuşakların pek de gözdesi sayılmıyor. Ücretsiz sürümünde de sınırsız eşleşme sunan uygulamanın aylık ya da yıllık premium paketinde ise sınırsız mesaj atma ve sizi beğenenlerin tamamını görme şansı bulunuyor.
Şimdi gelelim biraz daha yakın geleceğe... Ücretsiz olarak kullanıma sunulan Plenty of Fish, 2003'te hizmete sunuluyor ve şu an akla ilk gelenlerden olan OkCupid de 2004'te onu takip ediyor. İki site de Match'in başarısının gölgesinde kalıyor ancak yıllar sonra telefonlar için uygulamalar geliştirdikten sonra popülaritelerini artırıyorlar.
Aynı Gibiler Ama Farklılar
Harvard'lı matematikçilerin kurduğu OkCupid’in nasıl çalıştığını anlamak için 2018’de geçirdiği dönüşüme bir göz atmak gerekiyor. Eşleşmelerin kaydırmadan ziyade matematiğe indirgendiği bu uygulamada hem ücretli hem ücretsiz seçenekler var. Uygulama sizden, “İlk buluşmada hesabı kim öder?”, “Çadır tatili mi, otel tatili mi?” şeklinde eğlenceli ve klişeden uzak soruları yanıtlamanızı istiyor. “En sevdiğin müzik türü ne?” sorularından hangimiz bıkmadık ki? Din, siyasi görüş ve diğer temel konularla ilgili soruları da yanıtlıyorsunuz elbette ve diğer kişiler, eşleşme yüzde puanınıza göre karşınıza çıkıyor. OkCupid’in bu soru odaklı yaklaşımı, ilk etapta daha kolay iletişime geçilmesine yardımcı oluyor ve sizi, eşleştiğiniz kişiyi yüzeysel bir beğeni üzerinden seçmeye mecbur bırakmıyor. Reklamlar sizin için dert değilse ücretsiz sürüm de gayet yeterli. Reklamlara katlanamam, beni beğenen kişilerin hepsini ve yanıtlarının tamamını görmek isterim derseniz de aylık, 3 aylık ya da 6 aylık Premium paketleri deneyebiliyorsunuz.
Aşk İçin Doğru Adres mi Dediniz?
Ve tabii ki, “dating app” denilince akla ilk gelen, 80 milyon kullanıcıyla endüstriyi domine eden Tinder... 2012’de flört deneyimine yeni bir soluk getiren Tinder, bu alanda çığır açan sağa/sola kaydırma özelliğiyle potansiyel partneri bulma girişimini hızlandırıyor ve doğrusu biraz da basite indirgiyor. Derin sorular üzerine bir algoritma odaklı eşleşme vaat etmeyen Tinder’ın kullanıcı arayüzü sadece isim, fotoğraflar ve kısa bir biyografiden oluşacak kadar yalın. Seçtiğiniz konum üzerinden kişileri karşınıza çıkaran uygulama, biraz daha eğlence ve seks odaklı ilişki izlenimi veriyor ancak bugüne kadar 55 milyar eşleşme sağladıklarını ve “aşk için doğru adres olduklarını” söylüyorlar. Bu kadar insana erişmek kolay değil, Tinder ücretsiz abonelikle de eşleşmenize ve sohbet etmenize olanak tanıyor. Bana yetmez derseniz üç paket daha var: Plus, Gold ya da Platinum! İster 1 ay, ister 6 ay, hangisi uygunsa...
İddia: Silinmek Üzere Tasarlandı
Piyasaya sürüldüğü dönem itibarıyla Tinder’ın gölgesinde kalsa da son yıllarda hem Türkiye’de hem de Avrupa’da popülaritesini artırmaya başlayan Hinge de iddialı bir sloganla karşımıza çıkıyor: “Silinmek üzere tasarlandı.” Kullanıcıları ‘en uyumlu’ kişilerle eşleştirmek üzere tasarlan- mış bir algoritma ile Hinge, ilgi alanları ve dav- ranışlar etrafında kurulan ilişkilere odaklanıyor. Aslında kişinin kendini tanıtması odaklı olduğu için OkCupid’e benzerliğiyle de öne çıkıyor. Tinder’ın aksine kaydırmalı değil de “like atmalı” olan uygulamanın ücretsiz özelliğinde günde 8 kişiyi beğenme sınırı var. Umalım da 9. kişi, hayatınızın aşkı olmasın! Derseniz ki beni 8 kişi kesmez, Plus ve X olmak üzere haftalıktan 6 aylığa kadar iki ücretli abonelik modeli mevcut.
En popüler ikinci uygulama olan Bumble da Tinder’ın kurucu ekibinde yer alan Whitney Wolfe Herd’ün cinsiyet rollerine “Yeter artık” demesi sonrası kuruluyor. Feminist bir uygulama olarak tanıtılan Bumble, diğer uygulamaların aksine heteroseksüel eşleşmelerde ilk mesajı yalnızca kadının atmasına olanak tanıyor. “Eşitlik için sağa kaydır” ilkesiyle duyurulan bu konsept, Bumble'ı 50 milyon kullanıcıya ulaştırıyor. İlk adımı atmak her zaman kolay değil evet ama Herd kadınların yüzde 70’inin bu özelliği sevdiğini söylüyor... Bu arada Bumble’ı ücretsiz kullanabiliyorsunuz ama tabii Boost, Premium, SuperSwipe ve Spotlight gibi isteğinize göre seçebileceğiniz premium seçenekler de var. Haftalık, aylık, 6 aylık, hatta hayat boyu üyelik seçeneği bile var!
Referansı Var, Filtresi Yok
Bonus: 2015’te kurulsa da son bir-iki yılda adını duymaya başladığımız Raya ise bu uygulamaların adeta “premium”u olarak karşımıza çıkıyor. İsteyen her kişinin üye olamadığı Raya için hem abonelik ücreti ödenmesi hem de referans gösterilmesi gerekiyor. Ulaşması bu kadar meşakkatli olunca, sizin de üye olasınız gelmedi mi? Seçiciliği itibarıyla cazip görülse de bu uygulamada mesafe filtresi yok. Eğer sık seyahat etmiyorsanız ya da ülkeler arası date’e çıkacak kadar bu yola baş koymadıysanız, kendinizi “Ne yapayım Londra’daki adamı!” diye söylenirken bulabilirsiniz. Unutmadan, aynı anda biriyle eşleşme sayısını 25 kişiyle sınırlı tutan uy- gulamaya Instagram hesabınızı ekleme zorunluluğunuz da var. En azından fake profilleri ayıklamaya çalışmak, endişeleriniz arasında olmayacak.
Evet, partner bulmayı her zamankinden kolay hâle getiren ama seçeneklerin çokluğu sebebiyle de tatminsizliği artırma riski olan bu uygulamaların özellikle son 10 yılda alışkanlıklarımızı değiştirdiği ve dönüştürdüğü bir gerçek. Peki ya gelecek?
Pandemiden sonra gelen tükenmişlikten mi dersiniz, yeni jenerasyonun ilişkilere bir başka bakmasından mı bilemem ama sektörün devleri de kendi içlerinde krizle karşılaşabiliyor. Mesela 2024 Ağustos verilerine göre Bumble hisseleri kazancın azaldığını gösteren bir raporun ardından yüzde 30 oranında düştü. Tinder, Match.com, OkCupid ve Hinge’i içinde barındıran Match Group ise yaklaşık iki yıldır ücretli abonelerinin sayısında düşüş yaşıyor. Hayatınızın aşkını telefonun ucunda bulmayı vadeden bu platformlar için kriz demek, yeni bakış açıları demek. Onlar da ürünlerini geliştirmeye, değişen dünyaya adapte etmeye odaklanıyor.
Yapay Zeka Flörtlerine Tamam mısınız?
Bu konuda Bumble’ın yapay zeka odaklı vizyonu dikkat
çekiyor. Her bölümde çeşitli distopyaları işleyen ikonik dizi Black Mirror’ın bir bölümünü andıran plana göre yakın bir gelecekte artık bizim yerimize bir yapay zeka, diğer kullanıcıların yapay zekalarıyla iletişim kuracak ve bize en uygun eş adaylarını önerecek. Diğer bir deyişle artık biz değil, “vekâlet vereceğimiz” yapay zeka botları flörtleşecek ve “Sana en uygun üç kişi bunlar” diyecek. Tabii bu konseptte yapay zeka botumuza tercihlerimizi, güvensizliklerimizi, beklentilerimizi doğru şekilde yansıtabilmek kritik bir nokta. Ütopya mı distopya mı göreceğiz ancak şu handikapları da gözden kaçırmayalım derim: Flört vekâleti verdiğimiz yapay zeka botumuza, kendimizi gerçekten olduğumuz gibi tanıtabilme konusunda dürüst davranabilecek miyiz? Aradaki çekim ihtimalini göz ardı edip ilişkiyi bir matematik formülüne indirgemek mantıklı olacak mı? Ve en önemlisi, ilişkinin en keyifli dönemini yapay zekaya kaptırma konusunda ne kadar gönüllü olacağız?