Yavaş Yaşam Hareketi Nedir?
Hayatın hızlı akmasına o kadar alışmışım ki. Mesela Airfryer mutfaktaki favori eşyam. Evdeki Slow Cooker’a hiç ama hiç yüz vermiyorum.
Geçtiğimiz günlerde üye olduğum yabancı bültenlerden birinde şöyle bir soruya denk geldim: En sevdiğiniz “yavaşlama” yöntemi nedir? Sahi neydi? Yavaşlamak nedir biliyor muyum ki? İstanbul gibi bir şehirde yavaşlamak mümkün mü peki? Ya gündemi bu kadar zorlayan bir ülkede yavaşlamanın bedeli kafayı biraz daha kaybetmek olabilir mi? Yavaş bir yaşam tarzına sahip olmak için Kuzey Ege’de bahçeli ve WIFI’ı olmayan bir kulübede yaşamam mı gerekiyor? Hiç fast food yememem mi lazım mesela?
Kafamdaki sorularla baş başa ne kadar da hızlı bir yaşama bağımlı olduğumu fark ediyorum. Ben ne kadar yavaşım? Kahve sırasında beklerken kasiyerlerin yeterince hızlı olmadığını düşünüp geriliyorum mesela. Çok nadir olsa da banka şubesine gitmem gerektiğinde beş dakikadan fazla beklersem banko görevlisine gözümü dikip baktığımı fark ediyorum. O sırada hızla salladığım bacaklarım bana rahatsızlık veriyor. Yurt dışına çıktığımda gelmeyen yemeğim için onuncu dakikadan itibaren huzursuzlanıyorum örneğin. Türk servis sektörünün gözünü seveyim. Hastanede doktor sırasındayken bankoya en az iki-üç sorti yapıyorum. “Beni unutmadınız değil mi? Beni alacaksınız şimdi değil mi? Hayatın hızlı akmasına o kadar alışmışım ki. Mesela Airfryer mutfaktaki favori eşyam. Evdeki Slow Cooker’a hiç ama hiç yüz vermiyorum.
Bültende gördüğüm “Sen nasıl yavaşlıyorsun” sorusunun cevabı: Yavaşlayamıyorum! Sadece bültenlerde de değil uzun zamandır her yerde yavaş hayatla ilgili bir sürü şey görüyoruz. Instagram ve TikTok bu içeriklerle yıkılıyor. TikTok’ta bu etikette 260 binin üzerinde gönderi var. Hepsini hızlı hızlı geçiyorum. Yine hızlıyım kahretsin! Belki de tam olarak yavaş hayat nedir bilmiyorum. Ama bu sefer işin aslını anlamaya niyetliyim. Gelin bu herkesin bahsettiği yavaş hayat hareketi nedir ne değildir birlikte bakalım.
Yavaş Yaşam Biçimi Tam Olarak Nedir?
Hareketin geçmişi 1980’lerin sonuna dayanıyor. Babası siyasi bir aktivist olan Carlo Petrini’ye. Kendisi aynı zamanda Uluslararası Yavaş Yemek Hareketi'nin de kurucusu. Söz konusu hayat biçimi bugün birçok farklı yönüyle hayatımızda. Yavaş yemek, yavaş moda, yavaş seyahat, yavaş fitness, yavaş iç mekanlar ve yavaş haberler… Kısacası modern hayatın koşturmasından bilinçli olarak uzaklaşmaktan bahsediyoruz. Bu bazıları için işinden ayrılmak, kırsala taşınıp zeytin yetiştirmek veya sadece güne evde sindire sindire yediğin bir kahvaltıyla başlamak olabilir. Bazıları içinse bir kitaba odaklanmak, ormanda güzelce vakit geçirmek. Sizi rahatlatan, zihninizi ve bedeninizi dinlendiren her şey aslında. Tamamen anda kalmak ve ihtiyaçlarınızla uyumlu bir şekilde hareket etmek. Acili kavramını hayatınızdan çıkarıp sakinlik ve rahatlamaya merhaba diyebilmek. Ayak üstü atıştırmak yerine yediğinizin keyfini çıkarmak. Eve servisin plastik tabak, çatalını bırakıp gerçek bir tabakta telefona bakmadan akşam yemeği yemek. Gece uykusundan önce sosyal medyada durmaksızın kaydırmak yerine güzel bir sayfa kitap okumak. Özetle tükenmişliğe alternatif bir hayattan söz ediyoruz. Belki de masum bir isyan da diyebiliriz.
Yavaş Yaşamak Neden Önemli?
Kurumsal olarak çalıştığım yıllarda kötü deneyimler yaşadığım oldu. Mobbing gördüğüm ve işin içinden çıkamadığım zamanlar yaşadım. Sosyal hayatımın da bundan etkilendiği, ama bir türlü bırakamadığım zamanlar. Bugün bana bir hakkın var hayatında ne yapmak istersin deseler, “Bahsettiğim zamanları hayatımdan silmek isterim.” derim. Şimdi dönüp bakınca o zamanlarda yavaşlamam gerekirken “yavaşlayamadığımı” anlıyorum. Çünkü yavaş yaşamanın temel ilkelerinden biri zamanımızı geri kazanmaktır. Sizi mutlu etmeyen, sizin iyiliğinize hizmet etmeyen her şeyi kesip atmaktır. Yavaş yaşam hayata daha fazla anlam katmaktır. Sağlığınıza ve refahınıza fayda sağlayacak kararlar almak, yerel olarak yetiştirilen yiyecekleri yemek, moda trendlerini reddetmek ve mümkün olduğunda yürüyerek bir yere gitmek gibi daha büyük bir faydanın bir parçası olmaktır. Teknolojiyle bilinçli bir ilişki kurmaktır. Onun kölesi olmadığımız, teknolojinin bize hizmet ettiği bir ilişki.
Peki Uygulayabilir miyiz?
Yazarken kulağa çok güzel gelse de yavaş yaşamak herkes için mümkün mü? Tabii ki bu bakış açısı çoğu insan için gerçekçi ve ulaşılamaz. Çoğumuz sürekli yoğun. Hayatımızda kaldıramayacağımız birçok taahhüt, omzumuzda hiç istemediğimiz yükler var. Bir de yaşadığımız dünya var. Her geçen gün hızlanıyor. Biz de daha, daha da verimli olmak için “zamanla” yarışıyoruz. Toplum da bize ne olmamız ve ne yapmamız gerektiğini her yavaşlamak istediğimizde kulağımıza bağırıyor. Ama yine de deneyebileceğimiz bazı şeyler de var.
Nasıl Uygularız?
- Yerel olduğunu bildiğiniz ürünleri yiyin. Üretici pazarlarından, yol üzeri duraklarından ve kaynağını bildiğiniz ürünleri tüketin. Vaktiniz yok diye sadece hızlı hazırlanan yiyecekleri değil ne seviyorsanız onu tüketin.
Sosyal medyayla araya mesafe koyun. Yalnızca size ilham veren içeriklere şans vermeyi deneyin. - “Hayır “demeyi öğrenin.
- Modası geçecek kıyafetler yerine zamansız parçalara yönelin. Mümkünse kendi tamirinizi kendiniz yapın. Mümkün değilse iyi bir terzi ve lostra edinin.
- Bir haftada beş şehir gezmek yerine yavaş seyahat edin. Bir haftada bir yere gidin ve gittiğiniz yerin her köşesinin keyfini çıkarın.
Sonuç azaltılmış stres ve kazanılmış bolca zaman!