Televizyonun Güçlü Kadın Karakterleri

Erkek evden çıkar, dünyaya karışır, diğer erkeklerle sosyalleşir, rekabet eder, ulaşılmaz gördüğü kadına gözü kaysa da eve döndüğünde onu bekleyen eşini görmek ister. Bu 1960’ların normali; Mad Men’den Don Draper’ın ve onun hayatındaki kadınların gerçekliği. Biliyorsunuz, Betty’e düşen rol çocuksu bir saflıktan, masumiyetin ve tecrübesizliğin temsili olmaktan geçiyordu. Artık başka türlüsünün mümkün olduğunu biliyoruz.
Peki, biliyoruz da ekranlarda neden hâlâ bir sürü Betty görüyoruz? Nasıl oluyor da erkekler kaç yaşına gelirlerse gelsinler karizmatik bekarları oynayabilirken kadınlar “şapşal kız arkadaş”la “fedakar anne” arasına sıkışıp kalıyor? 60’larda kaldıysak bana da haber verin ama sigaranın sağlığa zararlı olduğunu çoktan öğrendik sanki.
Pranga Yok, Özgürce Yaş Almak Var
Gördüğünüz gibi isyan bayraklarını çektim. Bu sene televizyonlar da isyan bayrağını çeken kadınlar sayesinde rahat bir nefes aldı. Bu öyle bir nefesti ki televizyon izleme alışkanlığını çoktan kaybetmiş beni ekran başına kitledi, ilham verdi.
Bahar, üstüne giydirilen minnet hırkasını çıkarmalı ve esaretinin temsili olan gelinliğini yakmalıydı. Kızıl Goncalar’da Meryem, kızı için başka bir gelecek hayal edebilmeliydi; Kızılcık Şerbeti’nde Kıvılcım, anne olduğu için kendi arzularını derinlere gömmek zorunda hissetmemeliydi. Hepsi kendi hikayelerini yazabilmeliydi, yazdılar da.
Ara ara aklıma şu söz geliyor: “Kadınlar şarap gibidir.” Evet, belki de gerçekten öyleyiz. Yaş aldıkça özgürleşiyoruz. Bu kadınlar öfkeleriyle, kahkahalarıyla, hayalleriyle, arzularıyla kanlı canlı yanımızda duruyor. Onlar özgürleşirken yaşları da ayaklarından çeken bir pranga olmaktan çıkıyor, onlara güç veriyor. Çünkü yaşamanın, hissetmenin, aşkın yaş akdi olmaz.

Magazin Mahkemesinde Yeni Dönem
Pınar Altuğ, eşi Yağmur Atacan’dan 9 yaş büyük olduğu gerekçesiyle zamanın magazin mahkemelerinde yargılanmışken bugün Meryem Uzerli kendinden 20 yaş küçük bir erkeğe aşık olan Reyan karakterini keyifle canlandırabiliyor. Reyan’ı yargılamak isteyenler şu tarafa, seslerini duyamayacağımız bir yere geçebilir. Reyan’ın hikayesini anlatılmaya değer bulmak için doğrunun ne olduğunu tartışmamıza hiç gerek yok.
Pınar ve Yağmur
Pınar Altuğ ve Yağmur Atacan, 2006’da bir dizide üvey anne ve oğlunu canlandırdı. Pınar Altuğ’un söylediğine göre o dönem aşkları zaten başlamıştı. Pınar, başta “Evlenecek halim yok, gönül eğlendireceğim” diye düşünmüş ama ilişkileri 2008’de evlenmeleri ve 2009’da kızları Su’yu kucaklarına almalarıyla devam etmişti. Seneler içinde başka ünlü kadınlar da kendilerinden küçük erkeklerle ilişki yaşamalarına rağmen Pınar Altuğ bu konuda—nedense—bir sembol haline geldi. Kendi hayatlarında yaş farkının etkisini hiç hissetmediklerini söyleseler de toplumun bu ilişkiye yüklediği eleştirel anlamlardan ve magazinin konusu olmaktan kaçamadılar. Bugün 16 yıllık evliler, mutlu bir aileleri var. Magazine ve sosyal medya yorumlarına kulak tıkamayı sürdürüyorlar.
Kendine Ait Bir Kalem
Kalıplara ezelden beri aşinayız, normalin ne olduğunu öğrenerek büyüyoruz. “Kadın dediğin…” diye başlayan cümleler ideal ilişkiyi tanımlayan cümlelere bağlanıyor. Bağlanıyor da hangimiz kendimizi bir cümleye sıkıştırabiliriz ki? İlişkiler sonsuz ihtimal barındırırken kaçımız—sırf öyle deniyor diye—idealin peşinde ömür tüketebiliriz? Hikayemizin kalemini başkalarına teslim edersek elimizde okumaya değer ne kalır?
Kendall Jenner, 29 yaşına girmekten mutsuz olduğu için doğum günü pastasına “20 küsur” yazadursun, biz Bahar’ın içinde tutamadığı küfürlerine eşlik etmeye, Meryem’in mücadelesini izlemeye, Kıvılcım’ın topuklularının tok sesini duymaya devam edeceğiz.
Kadına Nefes, Tartışmaya Alev
Biliyorum, bu dizilerin hepsi kadını özgürleştiren tonunu korumakta zorlanıyor, kimi zaman da hayal kırıklığına uğratıyor. Yine de ülkenin dört bir yanındaki kadınlara rahat bir nefes oldukları kesin. Tartışmaları alevlendirmeleri de bundan. Mesele yaş farkı olsaydı birbirine denk partnerleri canlandırmaları için 35 yaşında erkek, 20 yaşında kadın seçilmiyor olurdu. Hal böyleyken bu sayıda kalemimi güçlü ve özgür kadınlar için oynatmak boynumun borcu.
Bize güç veren daha fazla anla dolu olmasını umuyorum. Hayat yine bildiği gibi gelmeye devam edecek. Düştüğümüzde elimizden tutacak hikayeler yerli yerinde duruyor, yeter ki biz o tarafa bakmayı unutmayalım.