Çocuk mu Evcil Hayvan mı? Milenyumlular Evcil Hayvan Diyor
"Sende çocuk var mı?" Kedim var sayılır mı?
Hayatımda dönüm noktası sayılabilecek nadir anlar var. Bunlar kurumsalda çalışırken aldığım terfiler mi, kazandığım bonuslar, en çok istediğim arabaya sahip olduğum an, istediğim bir eve kiraya çıktığım zaman mı? Bunların hepsine hızlıca bir “hayır” cevabı verebilirim. Hayatımın en büyük dönüm noktalarından biri en yakın arkadaşım ve hayatımın aşkı Can ile evlendiğim gündü. Bir de kedimiz Füme’yi eve getirdiğimiz gün var. O gün işte hayatımızın bambaşka bir noktaya evrildiği, Füme’ye tutkuyla bağlandığımız, ebeveyn olduğumuzu hissettiğimiz gündü.
Hayatımın Dönüm Noktaları
Hayatım boyunca kedilere aşık bir insandım. Örneğin bu yazıyı da semtimde, kahvesi şahane bir kafede, muazzam bengal desenleri olan bir kedi kucağımdayken yazıyorum. Ve zevkten dört köşeyim. Bana bu harika desenli sokak kedisinin hissettirdikleri için ayrı bir yazı yazabilirim ama konumuz bugün bu değil. Biz Füme’ye dönelim. Füme 2017 yılının soğuk bir şubat gününde hayatımıza girdi. Onu eve ilk getirdiğimizde ne yapacağımızı bilmeyen durumumuz, onu ani bir hareketimizle korkutacağımızı sandığımız anlar, Füme’nin tüm gece ağlamasıyla birleşince sadece bir kedi, bir evcil bir hayvan değil, “bir evlat” sahiplendiğimizi anlamıştık. Daha önce hiç evcil hayvan sahibi olmayan bizim için bu, keşfi şahane bir yol olduğu kadar sorumluluğu en az bir insan evlat kadar zor bir sürecin de başlangıcıydı. Zaman içerisinde dönüştüğümüz insanlar ve olduğumuz tiplemeler de bunu kanıtlar nitelikteydi. Biz bildiğin ebeveyn olmuştuk. Belki de çoğu “insan ebeveyninden” çok daha ebeveyndik! Can, klima açıkken Füme’nin üzerini örtmeye kalktığında, ben Füme’ye mutfak tezgahına çıktığı için kızdığımda yaşadığımız çatışmalar Füme’nin bir evlat olduğunu işaret ediyordu. Uzun yıllar bir insan evladı dünyaya getirip getirmeme konusunda “sessizce aynı fikirde” olmuştuk. Bugün hala aynı noktadayız. Ama bir farkla. Tüylü evladımız hariç. Bugünlerin gündemi ise 8 yaşındaki huysuz ve nemrut Füme’nin yanına yeni bir evladı ne zaman ve nasıl ekleyeceğimiz… Geç kaldık farkındayız!
Tüylü Evlatlar
Bu konuda ne yanlış ne de yalnız olmadığımızı biliyoruz. Etrafımızda tüylü dostlarına bir evlat gibi yaklaşanların sayısı azımsanmayacak kadar çok. Belli nesiller üzerine yapılan araştırmalar da bunu işaret ediyor. Örneğin milenyumlular arasında yapılan bir araştırma bu neslin çocuk sahibi olmaktansa evcil hayvan evlat edindiğini söylüyor. Araştırmaya katılanların yarısından çoğu, yani %58’i bu fikirde! Bu hatırı sayılır bir oran. %81’i de evcil hayvanını bazı aile üyelerinden daha çok sevdiğini itiraf ediyor. Tüylü evladı insan evladına tercih eden Z jenerasyonuna baktığımızda bu kararı verenlerin %22’si bunu maliyeti daha düşük bulduğu için yaptığını söylüyor. Yine başka bir araştırmaysa ailemiz bizi nasıl yetiştirdiyse köpeğimizi de öyle yetiştirdiğimize işaret ediyor.
Sende Çocuk Var mı?
Uzun yıllar evli olunca ilk tanışmada sorulan sorular hep aynı oluyor. Bunların başında da “Sende çocuk var mı?” sorusu geliyor. “Hayır ama kedim var.” cevabı ise şaşırtıyor. Geleneksel aile yapısına inananları sinirlendiriyor. Bazen de soran kişinin yüzünde güller açıyor. O zaman beni anlayan birine denk geldiğimi biliyorum ve çok mutlu oluyorum. Köpek ve kedi sahibi olmak bildiğiniz “ebeveynlik 101” aslında.
Her sabah birlikte uyandığım, işten eve döndüğümde beni kapıda karşılayan, kısacası hayatımı paylaştığım kedim tabii ki de benim çekirdek ailemin bir üyesi değil de nedir?
Dört Bir Taraf “Evlat” Dolu
Bende hal böyle olunca sosyal medya algoritmam da kedilerle, köpeklerle hatta bazen sincap, rakun, mirket ve tavşan gibi dünya tatlısı bir sürü tüylü patililerle dolup taşıyor. Hayvanlara sonsuz bir şefkatle yaklaşan, onları ailesinin bir parçasıymış gibi gören insanların paylaşımları her geçen gün önüme daha fazla düşüyor. Gördükçe içim ısınıyor. Mesela evladını evde bırakmak istemeyip işe götürenler, evcil dostlarımıza evlat muamelesi yapmamıza yardım eden özel hava yolu şirketlerinin varlığı, kazandıkları para ödüllerini barınaklara bağışlayanlar ve gördükleri hizmetlerle hayal ettiğimiz hayatı yaşayan tüylü evlatlarımız… Hepsi bu gri renkli dünyada bizleri renklendiren şeyler.
Aile Sadece Kan Bağıyla mı Olur?
Gösterilen bu sıcaklığın tabii ki bir karşı cephesi de var. Hayvanlara fazla ve gereksiz önem verildiğini haykıran, onları evlat kabul edenlerle dalga geçen ve yargılayan, geleneksel aile yapısını katı bir şekilde karşısındakine dayatmaya çalışan bir cepheden bahsediyorum. Bu cephedekiler genelde toplumda kabul görmenin tek tip olmaktan geçtiğini düşünüyor. Evlen ve çocuk yap. Böylece adınıza hemen kocaman bir “kulübe hoş geldin” partisi verilsin. Ben şahsen Füme’ye ve sokaktaki canlara verdiğim emekle ve bu emeğin sonuçlarıyla gurur duyuyorum. Sokaktaki canlar için kötü olan şartları düzelttiğim için, Füme’ye bir evlat gibi, kendime baktığım gibi bakmaya çalıştığım için çok mutluyum. Ben Füme’yi hiçbir çıkar gözetmeden, kayıtsız şartsız seviyorum. Bu duyduğum derin sevgi benim için aile kavramını yeniden şekillendiriyor. Ve ben bu değişebilme gücüne sahip olduğum için yani özetle “insan” olduğum için çok mutluyum.