Başkası Olma, Kendin Ol
İyi, başarılı, güzel, havalı biri olmaya kasmayın artık, eski yılda kalsın o kadar uğraş. En güzeli tüm yanlış ve doğrularıyla “bütün bir insan” olmak çünkü.
Sırf ileride daha iyisini bulamazsan diye şu an birlikte olduğun kişiden ayrılamıyorsan, gelecekte “çok para getirir” diye bugün sevmediğin bir bölümü okuyorsan ya da bir işte çalışıyorsan, içinden gelmediği halde ‘iyi insan olmak’ uğruna birilerine tahammül ediyorsan, daha fit bir bedenin olabilsin diye canının çok çektiği yemeklere dokunmuyorsan… Sosyal medyada olmadığın biri gibi davranıyorsan… Dilerim bu satırlarım sana ilham olsun.
Ben kendimi yıllarca “daha iyisi, daha güzeli, daha başarılısı, daha ahlaklısı” oldurmaya çalıştım. Kendimi oraya buraya çekiştirmekten, olduğum hali kabul etmeye geçmek yıllarımı aldı. Hâlâ daha kendimi bu konuda tökezlerken buluyorum.
Her birimiz o kadar biriciğiz ki, birbirimizle kıyaslanamayacak kadar eşsiz varlıklarız.
Örneğin kendimi, yetersiz hissettiğim alanlarla ilgili başkalarıyla kıyaslarken yakalıyorum. “Herkes neler yaptı, sen geride kaldın” düşüncesi içimi sıkıştırıyor. Oysa kendini başkalarıyla kıyaslamak, elmayla armutu kıyaslamaya benziyor. Her birimiz o kadar biriciğiz ki, birbirimizle kıyaslanamayacak kadar eşsiz varlıklarız. Bunun farkındalığıyla ‘kıyaslamak kötüdür’ deyip kıyaslama yapmıyormuş gibi davrandığımda, bu konu içimde kapanmış olmuyor. Evet, kendini başkalarıyla kıyaslayan Yasemin’i bastırabilir, görmezden gelebilirim. Ama bastırılan duygular, derinlerde çığ olup büyümeye devam ediyor. Anlayacağınız “Yasemin zaman zaman kendini birilerine kıyaslayabiliyor” diyerek, durumu kabul etmediğimiz sürece ge-liş-mi-yo-ruz.
Olmuyorsa Olma
Bu konuda kafamız biraz karışık. Çünkü küçüklüğümüzden beridir hep ‘birileri’ olmak üzere büyütülüyoruz. Toplum normlarına, şablona, kitabına uyalım ki saygıdeğer bireyler olalım. Sanki incecik, fit ve “dolayısıyla” güzel bir kadın olursan, yaptığın işte başarılı olursan, daha havalı, daha iyi bir insan olursan daha çok sevileceğiz ve kabul göreceğiz gibi bir algı var, bize dikte edilen. Gittikçe kendimize yabancılaşıyoruz. Bedenimizin içinde rahat etmediği kıyafetler giymek, yaş alışımıza direnme çabaları da bunun bir parçası, iyi, uyumlu, ahlaklı insan olma çabası da...
Mesela bedenimi en çok fitken, ‘ideal’ kilomdayken seviyorum. Ama üç beş kilo alınca aynalara küsüyorum. Ben bunu yaptığım her an, kendi elimden tutmayı bırakmış oluyorum...
Biz henüz kendimizi koşulsuz sevmeyi beceremezken, başkaları nasıl istediğimiz sevgiyi verebilsin ki?
Olanı Kabul Et, Rahat Et
‘Birileri’ olma arzusu her zaman ‘daha fazlası olma’ ihtiyacını getirdiği için başarından, güzelliğinden ne kadar mutlu olsan da halinden bir türlü tatmin olamıyorsun. Bu yüzden de kendini sürekli sosyal medyada takılırken, ağzına bir şeyler tıkınırken, alışveriş yaparken, iş yaparken, alkol ve türevlerini tüketirken, kısaca sürekli meşgulken buluyorsun. Yanlış mıyım?
“Olanı, olduğu gibi kabul etmek” lafını öylesine söylemiyorum. Çok derin ve zorlu bir yoldan bahsediyorum. Kendini sadece mutluyken, güzel hissederken, başarılıyken gibi ‘olumlu’ duygular içindeyken kucaklamak değil bahsettiğim. Karanlık günlerinde de sevebiliyor musun kendini? İçini sıkıştıran hislerde de tutabiliyor musun elinden? Gittikçe sahteleşen dünyada, kendi gerçekliğimizde kalabilme ihtimali uykularımı kaçırıyor heyecandan benim!
Kısaca yetersiz kalmamın utanç ve korkusuna rağmen, esas benliğimizin görülmesine ve bilinmesine izin vermemiz gerekiyor. Bastırdığımız taraflarımızla yüzleşmeye başlamalı ve içimizden çıkan karanlıklarımızla dahi kendimizi sevmenin yollarını aramalıyız. En nihayetinde, ‘iyi, başarılı, güzel, havalı’ biri olmaya kasmaktansa, 'bütün bir insan' olmalı ve tüm hücrelerimizle var olmalıyız.
Hepimize Yürekten Dileğimdir
Kendimizi birilerine, bir şeylere sahip oldurma derdinden, var olma seyrine açılalım. İyisiyle, kötüsüyle neysek o olalım. Hakiki samimiyette kalalım. Kendimizi her halimizle kucaklayalım.