Modern Maskeler: Insta Filtreleri
İtiraf edelim, sosyal medyada hepimizin bir filtresi var. Onunla kendimizi daha güzel, daha seksi, daha cool hissediyoruz. O halimize doyamıyoruz ama o filtreyi kaldırınca aman Tanrım! Salın filtreleri artık, gerçek yüzlerimiz hakikaten şahane.
Bize resmen kendimizi olduğumuz gibi sevmeyi yasakladılar. Israrla, her yerde gözümüze sokulan pürüzsüz bacaklar, hokka gibi burunlar, simetrik yüzler, parıltılı tenler... E çoğumuz sahip değiliz bunlara. En azından aynı anda veya bir işlem yaptırmadan. Ancak elde etmenin acısız ve pratik bir yolu var elbette: Instagram filtreleri!
Geçen gün Instagram’da bir video paylaşacaktım ve filtresiz çekmişim kendimi. Sonuna kadar izlemeye dayanamadım bile! Resmen kendi öz be öz yüzümü görmeye tahammülüm kalmamış, inanılmaz bir şey. Sürekli kullandığım bir filtre var. Upuzun kirpikler, pürüzsüz bir ten... Bakmaya doyamıyorum o kıza. Tek bir problem var: O fıstık ben değilim! Yine ne yapıp edip ikna ediyorum kendimi, onunla hikayeler atıyorum. Bu arada üstünde de bangır bangır bilmem ne filtresi diye de yazıyor. İzleyen kimse de bir şey demiyor, e onlar da yapıyor çünkü... Kolektif bir delüzyon bu.
Sosyal medyadan tanıdığımız bir insanı gerçek hayatta ilk kez gördüğümüzde ‘o’ olduğundan emin olmamız neredeyse imkansız. Örneğin bir etkinlikte ilk kez bir araya gelirken herkesin yüzünde o bir şeye emin olmaya çalışan kısık gözler, yarım yamalak utangaç bir gülümseme... Umarım yanlış kişiye selam vermeye gitmiyorumdur diyen o telaşlı iç ses.
Erkeklerin favori şakalarından biri oldu bu ‘nitelikli dolandırıcı’ şakası. Konu şu: Instagram’da bir kız görüyorlarmış, sonra buluşuyorlarmış, sonra kız meğer profilinde göründüğü kadar güzel değilmiş! Dolandırılmış! Öyle yukarıdan bir yerden eleştiriyorlar bizi. Sanki kendileri yıllarca güneş gözlüklerinin arkasına saklanmamışlar gibi! Ve en en en acısı da bu konuda biraz haklılar. Hiçbir şey için değilse bile, lütfen, en azından şunun için: Ay lütfen şunların ağzına laf vermeyelim kızlar!
“Son derece seksi bir distopyada gibiyiz. Herkes muhteşem görünüyor.”
Enteresan Bir Tabu: Erkek Bedeni
Ne ilginçtir ki erkeklerin bedeni üstüne hiç ama hiç konuşulmuyor. Onların göbekleri ‘aşk yastığı’, bel bölgesindeki yağlanma ‘sevda simidi’ falan gibi birbirinden sevimli şekillerde tasvir edilirken bizim yağlarımızın tümüne kısaca “Liposuction yaptır şekerim” deniyor. Biz üç günlük kabak ve oksijen diyetiyle ayılıp bayılırken onlar “Aman erkekler doymuyor, yesin” beslenme tarzını tercih ediyorlar. Tüketim alışkanlıklarımızı da konuşmak gerekirse erkekler için genelde şöyle ürünler oluyor: Yüzünüzü, saçınızı, vücudunuzu ve hatta arabanızı yıkayabileceğiniz dördü bir arada bir yıkama şeyi! Ben geçen gün kaz ayaklarım için bir krem aldım. Erkeklere kaz ayağı nedir diye sorsan Asya’da tüketilen bir atıştırmalık olduğunu sanırlar. He bir de onlar şarap gibi yaşlanıyorlar, her yıl daha değerli ve leziz... Biz de öylesine kırış kırış kırışıyoruz işte!
Kimimiz Güzel Olacak, Kimimiz Akıllı
Estetik çılgınlığı! Şöyle bir etrafınıza bakın. Son derece seksi bir distopyada gibiyiz. Herkes muhteşem görünüyor. Böyle görünmek şahane ama önce maddi manevi yokuş aşağı bir yolculuktan geçmek gerekiyor. Burnunu yaptırmak diye masumlaştırdığımız şeyin burnunu bile isteye, üstüne ciddi bir ücret ödeyip ‘kırdırmak’ olduğunun hepimiz farkındayız değil mi? Eğer bir sağlık problemimiz yoksa bunu ‘daha’ güzel olmak için yapıyoruz değil mi? Halbuki daha güzel olmak emin olun hayatımızda hiçbir şeyi değiştirmeyecek. Sizin hiç burnu kemikli diye bir arkadaşınızı gittiğiniz bir yere davet etmediğiniz oldu mu? Ya da elmacık kemikleri pek de belirgin değil diye daha az sevdiğiniz bir dostunuz var mı? Kabul görmek için kimsenin badem gözler ve dolgun dudaklara ihtiyacı yok. Kimimiz çok güzel olacak, kimimiz komik, kimimiz akıllı, e hayat böyle bir şey! Farklılıklar ne kadar değerli ne kadar özel şeyler. Ben kedimi çok şişman olduğu için bir farklı seviyorum mesela, onun da esprisi o.
Feminist Sanatın Öncü Simgesi: Frida Kahlo
Frida, beden olumlama konusundaki feminist duruşu ile sanat dünyasında unutulmaz bir figür. Şu an bunları yazarken buzdolabımdaki magnetinden bana bakıyor. Filtre kullanırken de bakıyor. Kafası eminim çok karışıktır benimle ilgili. Frida, kendini her zaman olduğu gibi öne çıkartıp kadınların bedenleri üzerindeki baskılara meydan okudu. Dokunulmamış kaş ve bıyıkları ile akıllara yer etti çoğu zaman. Benim için her zaman ilham verici bir kadın oldu. Yani haydi gelin el ele tutuşup bıyık bırakalım demiyorum tabii ama, isteyen bırakabilir bu arada, en azından kendimizi, birbirinden güzel ‘biricik’ yüzlerimizi biraz sevmeye, savunmaya çalışalım. Salma Hayek’in başrolünde olduğu ‘Frida’ filmini izlemediyseniz, mutlaka öneririm.