Neden mi Kendimden Genç Erkeklerden Hoşlanıyorum?

Erkeklerin kendinden genç kadınlarla sevgili olmasında hiçbir gariplik görmeyen hatta evliliklerde kadının yaşça küçük olmasını daha sağlıklı (!) gören kalabalıklar, kendisinden genç erkekten hoşlandığını söyleyen kişi bir kadın olduğunda ruh sağlığımı sorgulamaya başladılar! Ya orta yaş krizindeydim ya boşanma depresyonunda. Kimilerine göreyse düpedüz sapıktım! Cosmopolitan kadınlarının o kalabalığın bir parçası olmadığını biliyorum. Boş verelim biz onları. Ben bugün size arkadaşlarıma anlattığım gibi anlatmak istiyorum neden ve nasıl kendimden genç erkeklerden hoşlanmaya başladığımı. Hatta onların merak edip sorduklarını, siz soruyormuşsunuz gibi cevaplayayım, tam muhabbet olsun. Ne buluyorum şu genç erkeklerde? Toy gelmiyorlar mı? Hadi başlayalım!
Çıtırlar Daha mı Çekici?
Yalan yok. Fiziksel olarak daha çekici buluyorum ama bunda bir acayiplik görmüyorum. Her ilişki karşındakini önce fiziksel olarak çekici bulmakla başlamıyor mu? Sen esmeri çekici bulabilirsin, başkası sarışını, kimisi saçına hafif beyazlar düşmüş olgun birini. Bunlar ne kadar "sapıkça" değilse benim daha genç insanları daha çekici bulmam o kadar değil. Hepimizin bir "tipi"
var, son zamanlarda yaşıtlarım pek "tipim değil". Beğeniyorum, merak ediyorum, oraya doğru çekiliyorum.
Olgun Kadın Seven Erkekler
Yine YouTube'a değil Cosmo'ya özel bir itiraf: Hoşlanmayanıyla karşılaşmadım! Genç kadınların olgun erkeklerden hoşlanması gibi, genç erkeklerin de bir kısmı özellikle olgun kadınları tercih ediyor. Ben nasıl filtrelerimi aşağı çekmişsem date uygulamalarında onlar da yukarı yaşlara çekiyor. Zamanında hepimiz kendimizden daha büyük erkeklerden hoşlandık. Düşünelim. Neden hoşlandık? Hepimizin kafası karışıktı. Olgun insanın kafası daha net. O netliği sevdik, güvenli geldi, kendi kafa karışıklığımız bize zaten yeterdi. Genç kadın-genç erkek ilişkisinde ne oluyor?
Genç biriyle çıkınca yeni hissettim. Karşımdaki kişinin ait olduğu dünya yeni. Kelimelerin bile bazıları yeni. Bakışlar bayağıdır görmediğim kadar hevesli.
Çoğu zaman iki tarafın da kafası karışık olduğu için o karışıklık kaos yaratabiliyor. Kendi 20'li yaşlarımı düşünüyorum da her şey flu, değişken. Hal ve hareketlerim o kadar dengesizdi ki olgun adamların kaygan olmayan zeminlerinde durmak iyi geliyordu. Bence genç erkekler için de durum aynı.
Olgun kadın net, ne istediğini ve en önemlisi ne istemediğini biliyor. Olgun kadın yormadan, yorulmadan hayattan keyif almak istiyor. Bu da buna pek de alışık olmayan karşı tarafa çekici geliyor.
Genç Biriyle Çıkınca Ne Hissettim?
Yeni hissettim. Senaryo yeni. Karşımdaki kişinin ait olduğu dünya yeni. Kelimelerin bile bazıları yeni. Bakışlar bayağıdır görmediğim kadar hevesli. Cinsel anlamda değil. Ben ve yaşıtlarım, kadınıyla erkeğiyle, ruhen biraz eskidik. Birçok filmi birkaç defa izledik, bavullarımız daha yüklü, "Asla!"larımız çok, sütten ağzımız yanmış, umutsuzuz biraz. İlk genç date'imde ne bulduğumdan ziyade ne bulmadığımı biliyorum: Yükleri, bavulları, bezmişlikleri yoktu. Katı değildi, esnekti fikirleri. Hevesle anlatıyordu bir şeyleri, daha heyecanlıydı, daha hayalperest. Hepimizin bir zamanlar olduğu gibi. Heves bulaşıcı bir şey. Yaşama hevesinin bana da bulaştığını, kendimi daha neşeli, daha hafif hissettiğimi fark ettim. Bavullarımı kontuara vermişim de rahat etmişim gibi.
Sıkılmıyor muyum Peki?
Herkes bunu soruyor! Hiçbir erkeğe sormadıklarına emin olduğum bir soru. 47 yaşındaki bir YouTuber 37 yaşında bir kadınla sevgili olsa, hiçbir takipçisi "Sıkılmıyor musun abi?" demez bence. Bir insandan sıkılıp sıkılmayacağının kıstası yaş değil karakter, aranızdaki uyum. Sıkılmak bir yana daha ilginç buluyorum! Aldığım geri bildirimlere ve işlerin seyrine bakılırsa, onlar da benimle çıktıkları date'leri ilginç buluyorlar. İki ayrı ülkeden iki insanın buluşması gibi. Soracak daha çok şey olur ya hani, merak edersin yaşadığı atmosferi. Öyle bir muhabbet oluyor, bir şans verin, inanın eğlenceli.
Konu Sadece Seks mi?
Değil. Meraktı. Son yıllarda yüklenen, tüm meraklarımı gidermeden ölmeme isteğim var. Orta yaş krizi falan değil. Yaşla da değil, babam öldüğünde, alnını öpüp cansız bedeniyle vedalaşmamla başladı. Ölümlü olduğumuz gerçeği ilk kez dudağımla dokunabildiğim kadar somutlaştı. Ve bu somutlaşma beni depresyona sürüklemedi, hayır. Aksine hayatı daha dolu yaşamaya, keşfetmeye, meraklarımın peşinden gitmeye teşvik etti. Hâlâ da ediyor. Dünyadaki vaktimiz sınırlı. Ve bu sınırlı vakitte keşfetmek istediklerimi "Millet ne der" diyerek sınırlandırmak istemiyorum. Bu yazıyı da kendimi hiç sınırlamadan yazdım. Kimsenin sınırlarına müdahale etmeyen, kendi sınırlarını zorlamayı seven ve her ay yazıma başlarken bana kendimi en yakın arkadaşımla muhabbete oturmuşum gibi hissettiren tüm Cosmo kadınlarına teşekkürler!