Geçtiğimiz Yıl İlişkilerden Çok Şey Öğrendim

Sürünerek girdim, kraliçe olarak çıkıyorum.
YAZAR:
GettyImages-1436966766.jpg
Getty Images

36 yıldır yer küredeyim, böyle yıl yaşamadım. Bir sevgi dilencisi olarak girdiğim 2024'ten kraliçe gibi çıkıyorum. Kılıcımı çektim, şatomu yeniden inşa ettim. 

Sevilmek uğruna verdiğim tavizler, sadece ama sadece 'olduğum kişi' olduğum için cezalandırıldığım ve bu cezalar hiç ummadığım biri tarafından yıllar sonra verilmeye başladığı için uzun süre fark edemediğim, kusuru hep kendimde aradığım günler, geceler geride kaldı.

Fantastik filmlerdeki o lanetli, kara ormanlardan, yara bere içinde gün ışığına ulaştığım bu 2024, ilk yarısını acıyla son çeyreğini gururla hatırlayacağım bir yıl oldu. Uzun uzun anlatıp da kara ormanımda sizin de içinizi karartmak istemem. Bugün size boşanmış, taşınmış, kendi ülkesine ulaşıp bir zamanlar pek mutlu olduğu kulesine yeniden tırmanmış bu kızın, bu yıl ilişkilere dair öğrendiklerini sıralamak istiyorum. Dilerim ilişkileriniz hep rast gider ve lazım olmaz bu bilgiler. Ama olursa, çıkış için kısayollar bulmanıza yardım etmesi umuduyla…

Kimseyi Değiştiremezsin

Kural şu: Çocuklar eğitilir yetişkinler değil. Hiçbir yetişkin adam ya da kadın kendi istemediği, değişime ihtiyaç duymadığı sürece değişmez. Bu böyle. Ne kadar erken kabul edersen o kadar iyi. Kadınların bu konuda sonsuz bir iyimserliği var. Anaçlık mı bu? Belki. Ana dişi nasıl eğitiyorsa yavruyu, partner dişi de sevgilisini eğitmek istiyor. Birçok kadın sevgilisinin kişisel gelişimine, psikolojisini düzeltmeye kafa yorduğu kadar kendi gelişimine kafa yormamıştır. Ciddiyim. İlişki uzadıkça, partnerinin travması, senin travman oluyor. Günlüğüne kendinden çok onu yazıyorsun, arkadaşlarınla onun iç dünyasını çözmeye çalışıyorsun. "Bir değişse" diyorsun... "Özünde iyi" diyorsun… Değiştireceğine inanıyorsun. Değişmez. Biten bir ilişkiye ayrılmış yılları, kadınların genelde 'kayıp' gibi görmesinin sebebi de bu. Kendilerine belki kariyerlerine çok fazla şey katabilecekleri zamanları, karşındakini değiştirmeye, ilişkiyi toparlamaya harcamış olmaları... Psikiyatrist Gülcan Özer'in de TED konuşmasında söylediği gibi: “Erkek terbiye edilmez, erkeğin terbiyelisi alınır.* Bunu hep hatırlayın.

İlk Aklına Gelen Doğrudur

İlişkilerde de tıpkı sınavlardaki gibi ilk aklına gelen seçenek doğru çıkıyor. Kendini kandırmak rahat, yapılan haksızlıkları görmemek, kondurmamayı tercih etmek, evet, konforlu. Aksiyon almak sorumluluk istiyor çünkü. Düzenin bozulacak, rahatın kaçacak. Kendini kandırdığın sürece, bir sorun olduğunu inkar ettikçe çözmen de gerekmiyor. Kötü haber: İlişkindeki dolayısıyla hayatındaki enfeksiyonu zamanında temizlemezsen vücudunu sarabilir, zamanında bozamadığın konforun, çok daha acı verici şekillerde bozulabilir. Saygısızlık ettiğini düşündüysen saygısızlık etmiştir, haksızlığa uğradığını hissediyorsan haksızlığa uğruyorsundur. Kılıflar uydurma. Erken teşhis hayat kurtarır, kurtar kendini.

Eskisi gibi sevilmediğini, değer görmediğini fark ettiğin bir ilişkideysen daha çok sevilmek için uğraşıp durman, kendi hayatından parçalar koparıp ona sunman, seni yeniden sevsin diye didinip durman hiçbir işe yaramayacak.

Kimseden Sevgi Dilenme 

Kendini sevgi dilenirken bulduğunda sokaktaki dilencilere nasıl yaklaştığını hatırla. Ne yaparız dilenci gördüğümüzde? Önce üzülürüz değil mi, veririz paramızı alırız mendilini ama tekrar tekrar gelmeye başlayınca dilenci, ısrarı devam ettikçe duyarsızlaşırız, duymamaya başlarız.

Hatta rahatsız oluruz. Bu ilişkilerde de böyle. Eskisi gibi sevilmediğini, değer görmediğini, görülmediğini fark ettiğin bir ilişkideysen daha çok sevilmek için uğraşıp durman, kendi hayatından, zamanından parçalar koparıp koparıp ona sunman, seni yeniden sevsin diye uğraşıp durman hiçbir işe yaramayacak. Zamanla masana yaklaşan ısrarcı dilenciler gibi sesin hepten duyulmamaya başlayacak. Bir insanın seni sevmesi ya da sevmemesi, senin değil onun meselesi. Senin meselense bu şartlar altında kendini sevip sevemeyeceğin, burada kalıp kalamayacağın... Kalırsan kendine saygı duyup duyamayacağın... Senin sorumluluğun buna karar vermek; ilgi, sevgi dilenmek değil.

Adsız tasarım.jpg
Getty Images

İlk Kavga ve Son Kavga

"Çiftler ilk büyük kavgalarını ne sebeple ettilerse yıllar sonra ayrılma sebepleri de aynı oluyor." Bu cümleyi yıllar önce Doğan Cüceloğlu'ndan duymuştum, boşanma temalı bir videosunda anlatıyordu. Gördüğü binlerce çift arasından vardığı bir çıkarım. O zaman için anlam verememiştim. Günümüzün tabiriyle 'red flag'ler ilk yıldan ortaya çıkıyor aslında ama aşk renk körü, aşk miyop. Kırmızıymış, ufukta sallanan bayraklarmış görmesine imkan yok. Görmesin de zaten. Yaşasın aşkını, salgılasın dopamini, seratonini. Yapsın mutfak tezgahlarında jartiyerli ateşli sekslerini. Ama yıllar geçip de mutfak tezgahlarından pijamalı yataklara geçildiğinde aynı red flag'ler hâlâ dalgalanmaktaysa? Bazı temel sorunlar çözülmüyorsa bilin ki asla çözülmeyecek. İçinizde kalmasın, deneyin tabii konuşmayı, çift terapisini, elden gelen yapılsın fakat her şeye rağmen hâlâ dikili duruyorsa bayraklar, umudu öldürüp başınızın çaresine bakma zamanı gelmiş demektir. 

Korkuyu Bırak, Harekete Geç 

Ayrılık korkusunu aşmanın tek yolu ayrılmak. Suya girmeden yüzmeyi öğrenemiyorsun. Ayrılman gerektiğini biliyor ama bir türlü harekete geçemiyorsan, yalnız kalmaktan, pişman olmaktan, atlatamamaktan, ayakta kalamamaktan, her neden korkuyorsan artık, bu korkuların süpürgesi beraber yaşadığınız o evde değil. Ne kadar terapi alırsan al, ne kadar kişisel gelişim videosu izlersen izle, derin bir nefes alıp atlamadan o suya, çarpmadan dalgalar yüzüne göremiyorsun yüzeyde kalabildiğini. Biraz su yutsan da boğulmadan devam edebildiğini. Cesaret korkmamak değil korkmana rağmen harekete geçmek. Doğru zaman diye bir şey yok, harekete geçtiğin zaman, anladım ki en doğru zaman. Suyun kaldırma kuvvetine güven ve atla.

İyileşme Sürecim Devam Ediyor 

Biliyorum "söylemesi kolay" diyorsunuz. Tacını yeniden takmış, pelerinini giymiş, kendi krallığının tek hakimi olmuş bir Gözde olarak, "fildişi kulenden konuşmak kolay."

İnanın değildi. Bunları söyleyebilecek yere gelmek, yırtık pırtık giysileriyle dilenen, her gün karalar bağlayan, zihninin arka sekmesinde hep bir çıkış arayan, bulmaya cesareti olmayan o kadından bu kadına varmak, kendimi yeniden yaratmak çok uzun zamanımı aldı. Hâlâ da iyileşme sürecim devam ediyor. Hastalık epey yayılmıştı. Bu hap bilgiler size antibiyotik olsun, benim kadar uzun sürmesin iyileşmeniz.

gozde tezer foto.jpg
Gözde Tezer
Yazar
İzmir'de doğdu. Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde okurken stajyer olarak girdiği Vizon isimli moda dergisinde yazıları yayınlanmaya başladı. İletişim alanında ilerlemek istediğine karar verince sinema-tv bölümüne geçti. Bir yandan eğitimine devam ederken 32.GÜN isimli haber programında yapım asistanlığı yapmaya başladı. Sonrasında ATV, ShowTv gibi kanallarda ana haber bülteni muhabiri olarak çalıştı. 2016 yılında ekran önü tecrübesini yeni çağın televizyonu olarak gördüğü Youtube'a taşımaya karar vererek kendi kanalını açtı. Anılarını, tecrübelerini, gezilerini paylaştığı videolarıyla kısa sürede 250 bin aboneye ulaşan Tezer, kendi reklam ve pazarlama şirketini kurdu. Bugün hala Youtube ve Instagram üzerinden içerik üretmeye ve marka işbirlikleri yapmaya devam eden Tezer aynı zaman psikoloji bölümünde lisans yapıyor.
Devamını okumak için tıklayın
Haftalık