Kız Neşesi Hayatımı Değiştirdi
Onu Gilmore Girls izlemekte, kız arkadaşımla Uno oynamakta ve beraber domatesli makarna yemekte buluyorum.
Hani kız arkadaşlarınızla yediğiniz yemek sonrası eve dönerken yüze yayılan bir sırıtma ve hayata karşı duyulan umut vardır ya... Kuaförde tanıştığın bir kadına oje numaranı söyleyince hissettiğimiz o yersiz heyecandan bahsediyorum. Çocukken giydiğin fanilanın üzerine iliştirilen küçük kurdeleye verdiğimiz değer veya defterlerimize karşı duyduğumuz “kıyamamazlık” hissi gibi. Daha önce ismini koymadığımız ama bir öbek halinde ifade edildiği gibi “Biliyorum bunu!” dedirten tanımlamalara bayılırım. Başkaları için de benzer şeyler ifade ettiğini görünce sanki tamamlanır, kendisinden “büyük” ve içinde olmaktan gurur duyduğu bir şeye ait hisseder insan. Şurası kesin: Buket Uzuner’in Şubat 2020’de konuk olduğu Bir Kadın yayınında kullandığı ve sonraki yıllarda sosyal medyada bol bol anılan “kız neşesi” bunlardan biri.
İki Yeşil Susamuru’nun yazarı için bu fenomen, dünyada sadece kızlara ait. Hatta dünyanın ateşini, enerjisini, cevherini o neşe sağlar: “Üç kadın yan yana geldiğinde orada düğün, dernek yoktur belki ama muhteşem bir şenlik olur.” Hemen anladınız, di mi?
Bu terimi, TikTok’ta Uzuner’in sözlerini kullanarak yapılan videolarda gördüğümden beri, “Oh be!” diyerek ona sarıldığımızı düşünüyorum. Sanki hepimiz, çok yorgun geçen günlerin ardından, kendimize gelmek adına “kız neşesi” dediğimiz şeyleri hatırlıyor ve onunla kendimizi toparlıyoruz.
Çılgın Bediş veya Feminist Öfke
Bu yazıyı yazmaya karar verdiğim gibi X’e ve Instagram’a “Kız neşesini ne olarak tanımlıyorsunuz?” sorusuyla damladım.
Cevaplayanlar, ailesindeki kadınların dans ettiği videoları iliştirdi. “Empati, paylaşma ve samimiyet” ve “feminist öfke” gibi terimler kullandı.“ Studio Ghibli’nin kadın kahramanları'yla örneklendirdi.“ "Kadınların özgürce, baskı altında hissetmeden yapıp mutlu olabildiği her şey” diyen de oldu ve 1990’ların sonuna damga vuran televizyon dizisi Çılgın Bediş’i hatırlattılar.
Kadınlığımı Nasıl Kutlayacağım?
Geç kapitalizmin insanlarıyız, Anıt Sayaç gerçekliğinde yaşıyoruz. Bahsettiğimiz mutluluk halinin her yere yayılabileceğini görsek de, “neşeyi koruma” görevini tek başına ilerletmeye hiç gerek yok. Kolektifin refahını gözetme sorumluluğu gibi değil bu iş tabii. Bazen kendi keyfini yerine getirmek bile zor zanaat ya, eh, o zaman birbirimize ve birbirimize aktardıklarımıza ihtiyacımız var demek. O yüzden oturdum, bu sefer çağdaş dünyamızda “kız neşesi”ne denk düşen üretimleri ve ifade alanlarını düşünmeye başladım.
Mesela benim için, Judy Simons’ın, Çocuk ve Genç Yetişkin Edebiyatı klasiklerinden Küçük Kadınlar’ın el işi dolu, sıcak dünyasını betimlemek için yaptığı “kadın kültürünü ve değerlerini kutlayan kurgusal dünya” tanımını okuduğumdan beri, “kadınlığını kutlamak” dediğimiz şey, “kız neşesi”nin ta kendisi.
Nasıl kutlamalara başlıyoruz peki? Bir kılavuzu var mıdır bunun?
Ben Diğer Bütün Kızlar Gibiyim
Kendimize ait dövüş kulübümüzün ilk kuralı gibi düşünelim: Kadınlığını kutlama gücüne sahip olabilmek için, ilk önce yine internette bol karşılık bulan, kendini patriyarkanın sıkıştırdığı kutulardan kurtarabileceğini sandığın talihsiz yöntemden (“Ben diğer kızlar gibi değilim” döneminden) kurtulmak gerekiyor. Sonrasında, çeşitli kurallar sana “Bana uy!” diye bağırdıkça, onu duymamak adına etrafına, beraber paylaşmayı sevdiğin şeylere bakmak!
Ne Zaman Oluşur?
Ya aslında kız neşesi, her anlamıyla mücadele dolu bir dünyada, kadınların nasıl var olmayı sürdürdüğünü özetlemek üzere başlanan bir hafıza çalışması gibi. Dolayısıyla kadınların ve kadınlık algısının sıkıştırıldığı alanları aşan veya tam olarak oraya ait olduğu için “sıkıcı” denilen her şeyi kucaklamasıyla oldukça kapsayıcı bir terim haline geldi.
İster kahkaha atalım, ister bir araya gelip 2000’lerin pop şarkılarını açalım, ister nakış tekniği paylaşalım, ister bar tuvaletinde karşılaş- tığımız an arkadaş olalım... Tamamı bize ait olan bir keyif durumu bu. Kız neşesi, biz ne istersek o olabilir; zamanı, mekanı ve kuşakları aşabilir.
Örneğin, 2010’larda Tumblr’da oldukça popüler olan Just Girly Things blogu, hepimizi mutlu eden küçük şeyleri veya eylemleri tanımlayan metinleri paylaşıyordu. O dönemler, çok da tutmuştu. 2023’ün viral yemek trendi girl dinner ise bir kızın akşam yemeğinin karşılık olabileceği bir sürü odağı imgeleştirdi: “Çocuk, oda arkadaşı veya partner yok. Bu yüzden akşam yemeği için ne istersen onu yiyebilirsiniz. Başkalarının yemek tercihlerini veya beslenme ihtiyaçlarını düşünmek zorunda kalmadan hem de.” Kısacası sosyal dengelerin hayatlarımızdaki en küçük karara kadar ulaşabildiğini konuşmaktan hoşlanıyoruz ve buna beraber gülebiliyoruz.
Unutmadan söyleyeyim: Tyler Durden değiliz ya, elbette bizim dövüş kulübü hakkında konuşmak oldukça serbest! Bu kulübün üyeleri buluşunca,
yapılabilecekler çok keyifli. Mesela, anne-kız ilişkilerini metropollerin hızına sıkıştırmayan, Rory ve Lorelai’ın gündelik hayatlarını anlatan Gilmore Girls’e her sonbaharda baştan başlayabiliriz. Sex and the City’de Carrie’nin sadece köşe yazarlığı yaparak New York’ta nasıl öyle bir evde yaşadığına takabiliriz. Mrs. Dalloway romanının üç ayrı kuşakta nasıl karşılık bulduğunu gösteren The Hours’ı uzun uzun analiz ettikten sonra, Virginia Woolf’un sevgilisi Vita Sackvile-West’e yazdığı mektupları didik didik edebiliriz. Seçenek gerçekten çok.
Hatırlıyor musunuz? Tinker Bell, Peter Pan ve Kayıp Çocuklar’a peri tozunu serper ve ardından çocukların uçabilmesi için onları mutlu eden şeylere odaklanmaları gerektiğini söylerdi. Sanki perilerin bir bildiği vardır.