Öfke Değişimin Öncüsü mü?

“Üzülme,” diyorlar. Üzgün değilim ki? Çok öfkeliyim.
pearl_header_mia_goth_2_6ade5bcbd9.webp
Getty Images

Durmadan yaşadığım ve içinden bir türlü çıkamadığım bir durum var. Öfkelendim ve haksızlığa uğradığımı düşünüyorum. Gözüm seyiriyor resmen. Ağzımı açıp tepki göstereceğim, gösteremiyorum. Onun yerine gözlerim doluyor. Gözlerim dolunca, düşündüklerimi cümlelere dökmek daha da zorlaşıyor. “Üzülme,” diyorlar. Üzgün değilim ki? Çok öfkeliyim.

Öfkeyi dışarı vurmak yerine başka yollara başvurmak kadınlar dünyasında evrensel bir deneyim. Yıllarımızı ‘düzgün,’ yumuşak, mantıklı, sakin, dengeleyici bireyler olmamız gerektiği düşüncesi ile geçirdik. Bunu kitaplarda, filmlerde, tarihte, kültürümüzde hep gördük. Öfkelendiğimizde ise bu duygumuz ‘hormonlarımıza,’ ‘ayın o zamanına’ bağlandı. Değersizleştirildi, içi boşaltıldı.

Son yıllarda ‘kız’ların farklı duyguları üzerine çok fazla tanımlama kullandık. Kırılamayan, romantik ve özenli kız neşesi dedik, Ayrıca kız hüznüne değindik. Bitmedi, ‘ağlanacak yerler’ bile derledik. Peki ‘kız öfkesi?’ Kızlar sadece neşeli ya da üzgün mü olabiliyor? Hiç sanmıyorum.

Güldük, Ağladık… Sıra Öfkede

Archer Magazine’e yazan Marysia, kız öfkesini “kadınların yüzyıllardır süregelen acımasız ve yılmaz cinsiyetçiliğe karşı psikolojik ve fizyolojik tepkisi,” olarak açıklıyor. Kadınların duygularını göstermesi ile ilgili bir hazımsızlık var; sokakta çok yüksek sesle gülemezsin, hüngür hüngür ağlayamazsın. Kadınsı görülen bu duygular bile bu denli kısıtlanırken, öfke gibi ‘maskülen’ kabul edilen bir duygu kadına hiç yakıştırılmıyor. Oysa ki çok doğal ve içimizden gelen bir duygu.

Anya Taylor Joy’un, “The Menu” filmi için verdiği basın röportajlarından viralleşen bir söylemi var.

“Kadın öfkesine karşı bir zaafım var,” diye başlıyor ve korkunç şeyler yapan erkekler karşısında sadece tek bir gözyaşı döken kadın senaryolarının onda uyandırdığı kızgınlıktan bahsediyor. “Biz öfkeleniyoruz ve sinirleniyoruz,” diyor. Böylece Margot, “The Menu” filminde, Tyler’a tokatı yapıştırıyor. Filmlerde bile kadın karakterler korkunç olaylara duygusal tepkisizlikleriyle ilgi çekiyor. Ha diyelim tepki verdi, bu çoğu zaman abartılı bir tepkiye dönüşüyor ya da film de karakter de gerçeklik dışı kurgulanıyor.

Hayır! Ben Bir Yıldızım!

Yakın yıllarda bile aklımıza gelen ‘kız öfkesi’ sahnelerinin çoğu gerilim ya da korku filmlerinde bizlerle buluşuyor. Mia Goth’un katil bir ev kadınını canlandırdığı 2022 yapımı Pearl filminde, kadın öfkesinin çok farklı bir boyutunu görüyoruz. İçindeki öfke, kilisesinin dans yarışmasında başarılı olamadığını öğrenince farklı bir boyuta geçiyor, “Hayır! Ben Bir Yıldızım!” diye bağırarak ağlamaya başlıyor.

Benzer bir şekilde, Gone Girl’de Rosamund Pike, “cool girl” monoloğuyla erkekler için havalı kız rolüne bürünen, pizza yiyen ama kilo almayan, erkeğini tatmin etmek için yaşayan, onun idealindeki insan olmak için kendini yırtan kadın algısından bahsediyor. Bu baskıya karşı gelmek de Pike’in manifestosu haline dönüşüyor. Bu filmde de Pike, kendini ölü göstererek, aldatan eşini suçlu göstermeye çalışıyor. Yine dramatize edilmiş, öfkesi vahşete dönüşmüş bir kadının hikayesi. Sanki kadın sadece öfke duygusunu yaşayıp hayatına devam edemez, uçlara itilmesi gerekirmiş gibi.

gone girl.jpeg
Getty Images

2020 yapımı Promising Young Woman filminde Carey Mulligan, gecelerini tacizci, saygısız ve korkunç davranan erkeklerden intikam alarak geçiriyor. Öfkenin, yine çok uç bir temsilini görüyoruz.

Ülkemizden örnekler arasında en gerçekçi tepki Issız Adam’ın Ada’sında hayat buluyor. Zeytinyağlı sarma ve şeftali suyu (ki yargılamak istemem ama felaket bir kombinasyon) keyfinin ortasında “ben ayrılmak istiyorum Ada,” sözlerini duyan Ada’nın Alper’e tepkisi, içinde üzüntüyü de, öfkeyi de barındırıyor. ‘Ben zaten senin ne mal olduğunu biliyordum ama yine de kandırmana izin verdim,’ düşüncesi çok net yansıtılıyor. Dramatize edilmemiş bir kadın karakterin özgürce öfke duygusunu yaşayabildiğini görüyoruz.

Kültürel başyapıt Avrupa Yakasında hayat bulan, Türkiye’nin 14. Zengin ailesinin kızı ve moda ikonu Şahika Koçarslanlı ise bizi başladığımız yere götürüyor.  Sinirlendiğinde bağıran, ayağını yere vuran, “hanım kız çizgimden kaydım,” diyen bir karakter Şahika. O da bir uç. Her şeyi ile abartıdan başka bir şey olması pop kültürde akla yatmıyor.

Eğer toplumun gözünde ‘ideal, güzel, hoş,’ bir kadın öfkeleniyorsa, anlık bir kriz gibi gösteriliyor. Zaten çoğu zaman da kadın öfkesi karikatürleşmiş, uç kadın karakterlerde hayat buluyor. Öfke kadınlara o kadar uzak görülüyor, o kadar yakıştırılmıyor ki, sadece abartılırsa hazmedilebileceği düşünülüyor.

Hazmedemiyorsan Nane Çayı İç

YouTube’da feminist hareket üzerine videolar çeken Alice Cappelle bir videosunda katarsisten bahsediyor. Yunan tragedyasında sıkça işlenen katarsis, kötülüklerden, günahlardan arınmak olarak özetlenebilir. Bunu kız öfkesi merceğinde incelediğimizde ise öfkenin var olması için oluşturulan kontrollü bir alan olarak açıklıyor Cappelle.

Katarsis yaşayan kadın, öfkesinden arındığında, halihazırda olan dengelere, yani patriarkanın yerleşmiş düzenine geri dönüyor. Bunun güzel bir örneği Olivia Rodrigo’nun All American B*tch adlı şarkısında karşımıza çıkıyor. 10 saniye boyunca mikrofona bağırdığı bir bölüm ardından meleksi bir melodi ile şarkıyı bitiriyor. Yani katarsis... :)

Getty_Images_200515075_001_f2d4f2233e.webp
Getty Images

Bu Öfke Nasıl, Neye Dönüştürülür?

1950’lerin sonunda bir ev hanımının, kocasının onu aldatması üzerine komedyen oluşunun hikayesini anlatan Marvelous Mrs. Maisel dizisinde, Miriam Maisel’ın her sabah kocasından erken kalkıp makyaj yapıp süslenmesini izliyoruz. Sonra bir kırılma noktası yaşıyor ve öfke ile sahneye çıkıp ‘düzgün kadın’ profilinin tersine espiriler yapan birine dönüşüyor. Özgürleşiyor. Yani öfkesini toksikleştirmeden, dönüştürmeyi başarıyor.

Yazar Molly Caro May, verdiği bir Ted Talk’da kadın öfkesinin yaratıcılığa ve eyleme dönüştürülmesi gerektiğini belirtiyor. Bunu derken de aman sinirlenmeyin, onun yerine gidip seramik yapın, kelebekleri izleyin demiyor (ki bu da çok uygun), sadece içimizdeki bu negatif enerjiyi kendimizi de besleyecek bir şeye dönüştürmenin hem duygumuzu dışarı vurmamıza hem de üretmemize yardımcı olacağını belirtiyor. Bir taşla iki kuş.

Hedefi de Amacı da Şaşırmamak

Audre Lorde, Ustanın Aletleri Ustanın Evini Asla Yıkamaz adlı kitabında, oturmuş düzenleri değiştirmek için farklı adımlar atmamız, düzeni elimizdekilerle değil, farklı şeylerlerle yıkmamız gerektiğini yazar. Bu kız öfkesinin en önemli görevi. Bu duyguyu feminist harekete, birlikteliğe, kendimizi ve çevremizdekileri eğitip geliştirmeye, protestoya, yazıya, paylaşmaya kanalize ederek öfkeyi negatiflikten, memnun olduğumuz bir duyguya dönüştürebiliriz.

Lorde öfkenin enerji ve bilgi dolu olduğunu yazar ve bu duyguyu dile getirmeyi gürültüye değil senfoniye benzetir. Öfkemizi bastırdığımız, içimize attığımız, paylaşmadığımız, doğru yere yönlendirmediğimiz her an, bizi içgörüden uzaklaştırır. Ne zaman öfke duygusunun özünde ‘kötü’ ya da ‘yanlış’ olmadığını ve insanı (bu yüzden maskülen olduğu kadar feminen de) bir duygu olduğunu kabullenirsek, o zaman bu duyguyu doğru yönlendirerek dile getirebilir ve içimizde büyümemesini sağlayabiliriz.

gulec, yasmin .jpg
Yasmin Güleç
Dijital, Üyelik ve Topluluk Direktörü
Yasmin Güleç, Cosmopolitan Türkiye'de dijital olan her şey ile ilgileniyor. Ayrıca, 20'lik adındaki bağımsız çevrimiçi derginin kurucusu ve editörü.
Haftalık