Menopoz Seyir Defteri: Melis Alphan ile Sohbet Ettik

Cerrahi müdahale sonucu beklenmedik zamanda menopoza giren Melis Alphan ile menopoz sonrası sürecini ve Menopoz Seyir Defteri adlı Instagram hesabı hakkında konuştuk. Menopozun biyolojik etkilerinin yanı sıra toplumsal boyutlarını da ele alan Melis Alphan, kadın olarak yaşadığı deneyimleri Cosmo için anlattı.
Kadın olarak kendi bedenin ve toplumsal algılar ile kurduğun/yıktığın ilişkiler ne şekilde?
Benim ergenlik ve ilk gençliğim 90’lı yıllara rastlıyor. O dönemin güzellik algısı, ‘Sıfır beden modası’ etrafında şekillenmişti ve bu podyumlarla sınırlı kalmayıp dünyanın her yerinde kadınların üzerindeki baskıyı artırdı. İnsan, özellikle o yaşlarda, bu tarz akımların etkisine çok açık oluyor. Hiçbir zaman sıfır beden olmadım ama ince kalmak kaygısı taşırdım. Spor yapardım, hem de bazen günde 4-5 saat. Ama bu sağlıklı olmak için değil, zayıf kalabilmek içindi. Bedenimle ilişkim, o dönemin idealize edilmiş güzellik anlayışlarının gölgesinde şekillenmişti.
“Kadınların özgüvenini sarsan bir düzen, aynı zamanda onları daha fazla tüketmeye itiyor.”
Üniversitede biraz kilo aldığımda bu benim için büyük bir bunalım sebebi olmuştu. Bir akşam, gece kulübünden çıkıp bir şeyler yemeye gitmiştik ve kapıdan girerken hiç tanımadığım biri bana “You look healthy!” (Sağlıklı görünüyorsun) dedi. Bozulmuştum. O dönemde birinin “Ne kadar zayıfsın.” demesini iltifat olarak algılarken sağlıklı görünmek hakaret gibi geliyordu. Bu pek çok kadın için böyleydi. Çünkü piyasa, medya ve güzellik endüstrisi, her dönem kadınlara “ideal” bir güzellik anlayışı dayatıyor. Bu algılar, kadınları sürekli eksik ve yetersiz hissettiren bir sistemin parçası. Sonraki yıllarda bedenim istediğim forma gelse bile kendimde sürekli kusurlar buluyordum. Şimdi fark ediyorum ki bu, sistemin bilinçli bir şekilde bizi kendimize yabancılaştırmasının bir sonucu. Çünkü kadınların özgüvenini sarsan bir düzen, aynı zamanda onları daha fazla tüketmeye itiyor. Kadınların bedenlerine yabancılaştırılması ve kendilerini sürekli düzeltmeye zorlanması, kapitalizmin en güçlü araçlarından biri.
Şimdi ise bedenimle en barışık dönemimdeyim. Artık bedenimi sadece “görünüş” üzerinden değerlendirmiyorum. Beni 46 yıldır kusursuz bir şekilde bugüne taşıdığını düşünüyorum ve ona minnettarım. Sporu zayıf kalmak için değil, sağlıklı olmak için yapıyorum. Ama bu süreçte bedenim, yılların stresi ve üzerimde yarattığım baskılar sonucunda bana bazı sinyaller verdi. Şimdi bedenimi daha iyi anlamaya ve ona daha çok özen göstermeye çalışıyorum.
Şunu çok net öğrendim: Bedenimiz mabedimiz. Ona iyi baktığımızda, o da bize iyi hizmet ediyor. Ama bu farkındalığa ulaşmak, toplumun güzellik, gençlik ve mükemmellik baskılarının ortasında çok zor. Kadınlardan sürekli daha fazlasını isteyen ama onların gerçek ihtiyaçlarını görmezden gelen bir sistemde yaşıyoruz. Bunu sorgulamak, kadınların bedenlerini olduğu gibi kabul etmesi ve kendileriyle barışması için ilk adım. Şimdi, bedenime şefkatle yaklaşmayı öğreniyorum ve bu şefkati başka kadınlara da aktarmanın çok önemli olduğuna inanıyorum.
“Menopoz, beni kendimle yüzleştirdi. ‘Sen ne istiyorsun? Bedenin ve ruhun neye ihtiyaç duyuyor?’ gibi sorular sormaya başladım.”
Menopoz senin için nasıl bir anlam ifade ediyor?
Menopoz, benim için hem zorlayıcı hem de dönüştürücü bir süreç. İlk başta, menopozu tamamen biyolojik bir durum olarak görüyordum. Ama içine girdiğinizde anlıyorsunuz ki hayatınızı yeniden değerlendirmenize, önceliklerinizi sorgulamanıza neden olan bir süreç. Menopoz, fiziksel olduğu kadar duygusal ve zihinsel bir dönüm noktası. Başta korkutucuydu çünkü normalde yıllar süren menopoza cerrahi müdahale sonucu aniden girdim. Bir günde bedeninizin tüm dengesi değişiyor. İlk etapta bu değişimlerin ne anlama geldiğini anlamak zor oldu. Ancak bu sürecin bana bir mesaj verdiğini fark ettim. Bedenim bana, “Artık beni dinle!” diyor. Menopoz, benim için durup kendime dönme, bedenimle ve ruhumla yeni bir ilişki kurma fırsatı oldu. Bana öğrettiği en önemli şeylerden biri, kendi ihtiyaçlarımı fark etmek ve kendimi önceliklendirmek. Menopoz, beni kendimle yüzleştirdi. “Sen ne istiyorsun? Bedenin ve ruhun neye ihtiyaç duyuyor?” gibi sorular sormaya başladım. Şimdi, bu sorulara yanıt bulmak ve bu yanıtlar doğrultusunda yaşamımı yeniden şekillendirmek için bir fırsat görüyorum.
Menopoza dair önceden araştırıp konuşan biri miydin? Farkındalığın ne zaman gelişmişti?
Menopoza dair hiçbir şey bilmiyordum. Bu konu, etrafımda hiç konuşulmuş bir şey değildi. Cerrahi menopozla beraber menopoza dair farkındalık bende ışık hızında gelişti. Ameliyat sonrası östrojen seviyemin hızla düşmesiyle birlikte menopozun bedenimde yarattığı etkileri fark etmeye başladım. Bu farkındalık beni, önce kendimi ve bedenimi anlamaya, sonra da menopoza dair daha fazla bilgi edinmeye itti. Araştırdıkça fark ettim ki pek çok kadın bu sürece hazırlıksız yakalanıyor. Çünkü toplum, menopozu konuşmaktan kaçınıyor. Bu yüzden kadınlar bu döneme bilgi ve destek eksikliğiyle adım atıyor. Farkındalığım geliştikçe, menopozu Türkiye’deki diğer kadınlar için de görünür kılma ihtiyacı hissettim. Bu yüzden Instagram’da "Menopoz Seyir Defteri" adında bir hesap açtım. Bu hesap, hem kendi deneyimlerimi paylaşmamı sağladı hem de benim gibi bu süreçte olan kadınlarla bir araya gelmeme vesile oldu. Bu süreçte öğrendiğim en önemli şeylerden biri şu oldu: Menopoz hakkında konuşmaya başladığınızda, yalnız olmadığınızı anlıyorsunuz. Sessizlik, yerini dayanışmaya bırakıyor. Menopozu konuşulabilir bir konu haline getirmek, bu yolculuğun en önemli adımlarından biri.
“Menopoz, hayatın doğal bir evresi, ama ona dair konuşulmuyor ve kadınlara yeterli destek sunulmuyor. Bu da kadınların kendilerini yalnız ve hazırlıksız hissetmelerine neden oluyor.”
Menopoza ani girişin seni hangi açılardan düşündürttü?
Ani olması, bu döneme dair hazırlık yapmamış olmamın eksikliğini de net bir şekilde hissettirdi. Hep ameliyat sürecine odaklamıştım ama ameliyatın getireceği menopoz gerçeği üzerine neredeyse hiç düşünmemiştim. Şimdi geriye dönüp baktığımda, bu durum bana sadece kendi hazırlıksızlığımı değil, toplumun bu konudaki bilgisizliğini ve sessizliğini de düşündürüyor. Menopoz, hayatın doğal bir evresi, ama ona dair konuşulmuyor ve kadınlara yeterli destek sunulmuyor. Bu da kadınların kendilerini yalnız ve hazırlıksız hissetmelerine neden oluyor. Bu ani geçiş, bana bedenimle daha yakın bir ilişki kurmam gerektiğini öğretti. Menopoz beni kendi sınırlarımı, ihtiyaçlarımı ve önceliklerimi yeniden gözden geçirmeye zorladı. Bir diğer düşündüğüm şey ise bu süreçte nasıl bir destek ağına ihtiyaç duyduğumdu. Doktorlardan iş yerlerine, arkadaşlardan aileye herkesin bu sürecin önemini anlaması gerekiyor. Ben bu dönemde dayanışmanın gücünü keşfettim. Menopoz Seyir Defteri adlı instagram hesabımı açmamın en önemli sebeplerinden biri de buydu: Kendi yaşadığım hazırlıksızlığı ve yalnızlığı, başka kadınların yaşamaması için bir alan yaratmak.
Bedensel ve ruhsal değişimleri nasıl gözlemliyorsun? Gündelik yaşantını ne derecede etkiliyor?
Menopoz, sessizce pusuda bekleyen otoimmün hastalıkları da tetikleyebiliyor. Bunu bizzat yaşadım. Menopozla birlikte hipertiroid teşhisi aldım ve bu yaşam tarzımı doğrudan etkiledi. En büyük sorunlarımdan biri uykusuzluk oldu. Akşam uykum gelmiyor, buna karşılık gündüzleri kendimi yorgun ve uykusuz hissediyorum. Yoğun tempolu spor yaptığımda ise çarpıntılarım başlıyor. Bu da beni, spor alışkanlıklarımı ve günlük rutinimi yeniden düzenlemeye itti. Menopoz, beslenme alışkanlıklarımı da değiştirdi. Eskiden hiç kahvaltı etmezdim ama şimdi sabahları menopozda sağlığımı desteklemek için kullandığım D vitamini, Omega 3 ve diğer takviyeleri alabilmek için kahvaltı etmeye başladım. Ayrıca menopozla birlikte kas kaybı riskinin arttığını öğrendim. Bunu önlemek için ağırlık ve direnç egzersizlerinin çok önemli olduğunu biliyorum, bu yüzden haftada birkaç kez spor salonuna gidiyorum.
Konuyla ilgili Türkiye’de eksikliğini gördüğün noktalar neler? Eğer eksiklik var ise tamamlanması için neler yapılması gerekiyor?
Türkiye’de menopoz hala bir tabu. Kadınların bu süreçte yeterince bilgiye ve desteğe ulaşamadığını görüyorum. Doktorların bu konuda daha fazla eğitilmesi gerekiyor. Hormon tedavisi ya da alternatif yöntemlere dair bilgiye erişim sınırlı. Devletin ve sağlık kurumlarının menopozu kadın sağlığı politikalarına dahil etmesi çok önemli. Ayrıca, menopoz hakkında toplumsal farkındalık yaratacak eğitim programları, kamu spotları ve kampanyalar yapılmalı. Kadınların bu dönemde yalnız olmadıklarını hissetmeleri için her alanda destek şart.
“Kadınlar olarak dünyanın her yerinde, sürekli bir şeylere uyum sağlamak zorunda bırakılıyoruz. Çoğu zaman kendi bedenimize, ihtiyaçlarımıza ya da isteklerimize kulak vermek yerine, toplumsal beklentilerin içinde kayboluyoruz.”
Menopoz Seyir Defteri adlı Instagram hesabın üzerinden diğer kadınlarla nasıl bir bağ kuruyorsun?
Kadınlar olarak dünyanın her yerinde, sürekli bir şeylere uyum sağlamak zorunda bırakılıyoruz. Çoğu zaman kendi bedenimize, ihtiyaçlarımıza ya da isteklerimize kulak vermek yerine, toplumsal beklentilerin içinde kayboluyoruz. Erkek merkezli dünyamızda kadınların ihtiyaçları, istekleri ve fikirleri sıklıkla göz ardı ediliyor. Sistem, kadınların bedenlerini, sağlıklarını, hatta yaşam döngülerini kontrol altına almaya çalışıyor. Bu yüzden menopoz gibi süreçler, kadınların hem bireysel hem de toplumsal olarak kendi seslerini yükseltmeleri gereken alanlara dönüşüyor. Çünkü menopoz, kadınların kendileriyle ve çevreleriyle olan ilişkilerini yeniden değerlendirdikleri, toplumsal kalıpları sorguladıkları bir dönem. Dayanışma, işte tam bu noktada devreye giriyor. Kadınlar olarak, birbirimize kulak verdiğimizde, hikayelerimizi paylaştığımızda, yalnız olmadığımızı fark ediyoruz. O kadar uzun yıllar boyunca susturulmuş, bedenimiz ve deneyimlerimiz hakkında konuşmamız engellenmiş ki bu sessizlik duvarını kırmak çok güçlü bir etki yaratıyor. Birbirimizin tecrübelerinden öğrenmek, birbirimize yol göstermek ve en önemlisi birbirimize destek olmak, aslında bu sistemin yarattığı yalnızlık duygusuna bir meydan okuma.
Benim için Menopoz Seyir Defteri, bu dayanışmanın somut bir örneği oldu. Kadınlar olarak paylaştıkça ve konuştukça, yalnız olmadığımızı ve aslında çok benzer hisler taşıdığımızı fark ediyoruz. Hem bireysel olarak güçleniyoruz hem de toplumsal algılara karşı bir duruş sergiliyoruz. Dayanışma, hem iyileştiren hem de dönüştüren bir güç ve menopoz, bu dayanışmayı yeniden hatırlamak ve daha güçlü bir şekilde ifade etmek için bir fırsat.
Toplumda menopozun “kadınlığı kaybettirdiği” üzerine bir algı var. Bu konuda ne düşünüyorsun?
Bu algı, hem ataerkil hem de kapitalist düzenin kadınlara dayattığı baskıların bir sonucu. Ataerkil düzen, kadını doğurganlık ve annelik rolüyle tanımlıyor. Kadınlar doğurgan oldukları sürece değerliler ve toplumsal bir “işlev” görüyorlar. Haliyle menopoz da, kadının işlevini yitirdiği bir dönem olarak algılanıyor. Kapitalist düzen ise bu algıyı daha da derinleştiriyor. Kapitalizm, kadınları sürekli tüketim döngüsünün bir parçası haline getiriyor. Gençlik takıntısı, güzellik endüstrisini besliyor. Kadınlara yaşlanmaktan korkmaları, menopozu bir kayıp gibi görmeleri öğretiliyor çünkü bu korku, daha fazla ürün, daha fazla hizmet ve daha fazla tüketim anlamına geliyor. Kapitalist sistem için menopoz, pazarlanabilir bir ‘kriz’ ve bu kriz üzerinden kâr elde edilebilecek bir fırsat. Bu ikisi bir araya geldiğinde menopoz, kadınların kendilerini eksik, yetersiz ve değersiz hissetmesine neden olan bir dönem olarak kodlanıyor. Kadınların bedenleri ve hormonal değişimleri üzerinden bu kadar fazla baskı yaratılması, hem ataerkil kontrolün hem de kapitalist çıkarların ortak bir ürünü. Bu algıyı değiştirmek için öncelikle bu iki düzenin dayattığı rolleri ve tüketim mekanizmalarını sorgulamamız gerekiyor. Ben artık bedenimi gençlik ve görünüş standartlarına göre değerlendirmiyorum. Menopoz, hem bu farkındalığı kazandırdı hem de toplumun dayattığı bu algıyı reddetmem için bir fırsat sundu.
Sürece dair daha fazla farkındalık oluşturmak için ne gibi adımlar atılabilir?
Bu farkındalığın temelinde bilgiye erişim ve konuşma cesareti yatıyor. Bu tabuyu yıkmak için öncelikle kadınların bu süreci utanmadan ve çekinmeden konuşabileceği güvenli alanlar yaratılmalı. Kadınların birbirleriyle deneyimlerini paylaşmaları, yalnız olmadıklarını fark etmeleri için önemli.
Sağlık sektörü de bu sürecin önemli bir ayağı. Menopoza dair daha fazla bilgi sunmak, doktorların bu konuda kapsamlı bir şekilde eğitilmesiyle başlayabilir. Aile hekimlerinden jinekologlara ve diğer tüm branşlara sağlık profesyonelleri, kadınların ihtiyaçlarına duyarlı olmalı ve hormon tedavisi ya da alternatif yöntemler hakkında yeterli bilgi verebilmeli. Türkiye’de hala birçok kadın doktora gittiğinde, “Bu doğal bir süreç, katlanmanız gerekiyor.” gibi cümlelerle karşılaşıyor. Bu anlayışı değiştirmek için hem sağlık politikalarının hem de tıp eğitiminin yeniden ele alınması gerekiyor.
Medyanın bu süreçteki rolü de büyük. Menopozun konuşulabilir bir konu haline gelmesi için medya, bu konuda bilinçlendirici ve kapsayıcı bir yaklaşım benimsemeli. Dizi ve filmlerden haber programlarına her platformda menopoz ele alınmalı. Bunun yanında, tanınan kadın figürlerin menopoz deneyimlerini paylaşması, bu sürecin görünür hale gelmesine büyük katkı sağlayabilir.
Eğitim sisteminde de menopoz farkındalığı yaratılabilir. Kadınlar genç yaşlardan itibaren bedenleriyle ilgili daha bilinçli hale gelirlerse, menopoza daha hazırlıklı adım atabilirler.
İş hayatında da menopoz farkındalığına ihtiyaç var. Kadın çalışanlar, iş yerlerinde destekleyici politikaların varlığına ihtiyaç duyuyor. Esnek çalışma saatleri ve izin politikaları bu dönemi kadınlar için daha kolay hale getirebilir.
Son olarak, yerel yönetimlerin ve sivil toplum kuruluşlarının menopoz farkındalığını artıracak projeler üretmesi gerekiyor. Kadınların sağlıklarına, ihtiyaçlarına ve deneyimlerine odaklanan sosyal projeler, dayanışma grupları ya da menopoz destek merkezleri, bu konuda güçlü bir farkındalık yaratabilir.
Kadınlara ne söylemek istersin?
Menopozu kendi hikayenizi yeniden yazma fırsatı olarak görün. Bedeninizi dinleyin, onunla işbirliği yapın. Unutmayın ki bu süreçte yalnız değilsiniz. Biz kadınlar, çoğu zaman yalnızmışız gibi hissettirilsek de aynı döngülerden geçiyoruz. Menopozu konuşmaya başladığınızda, bunun bir "büyük sırrın" parçası olmadığını, paylaşmanın ve dayanışmanın bu dönemin en güçlü ilacı olduğunu göreceksiniz. Kadınlar olarak birbirimize uzattığımız el, bu sürecin zorluklarını hafifletmekle kalmaz, aynı zamanda bize ne kadar güçlü olduğumuzu da hatırlatır. Hayatın bu yeni evresini kendi kurallarınızla yaşayın ve unutmayın, kadınlık tek bir yaşta, formda ya da hormon seviyesinde tanımlanamaz. Siz kadınlığınızı nasıl tanımlıyorsanız, işte o gerçek tanımıdır.