Emekli Blogger: Ferhan Talib, Iconjane

1991 yılının yazı. Ankara’da yaşıyorum. Daha 11 yaşındayım. Kış aylarında okulda bir yaz kampı duyurusu yapılıyor. Anneme o kadar çok baskı yapıyorum ki gidebilmek için. Sonunda kabul ediyor. Yayy! O zamanlar sokakların, mahallelerin, şehirlerin oldukça güvenli olduğu günler. 1 ay boyunca okuldan arkadaşlarımla Uludağ’da kamp yapacağız. Yani aslında otelde kalıp kamp görünümlü aktiviteler yapacağız desek daha doğru. Odama yerleştikten kısa bir süre sonra pencereden dışarıyı izliyorum. Yan odamda aynı benim gibi meraklı bir yüzle karşılaşıyorum. Onlarca yıllık bir dostluk kurulacağından habersizim.
-Merhaba Ferhan ben.
-Ben de Bahar, aşırı memnun oldum!
34 Yıllık Arkadaşlık
İşte Ferhan, namı-diğer Iconjane ile neredeyse 34 yıllık bir arkadaşlığımız var. Farklı şehirlerde büyümemize rağmen iletişimimiz devam etti. Bir dönem aynı şirkette bile çalıştık. Ferhan arkadaşlarım arasında kurumsal hayatı ilk terk eden. Eminim seçtiği yol zaman zaman engebeler ve soru işaretleriyle doluydu ama ne istediğini iyi biliyordu. Dijital hayatı ve onun gücünü ilk keşfedenlerden oldu. Uzun zamandır sosyal medyanın en tanınan influencer’larından biri. Ünlü ve kadın olan herkes gibi zorbalığa maruz kaldı. Bunlar karşısında duruşunu hiç bozmadı. Onu tanımlayan sayısız sözcük seçebilirim. Renkli, rutin sever, disiplin delisi, hayvansever, iradeli, vegan… Liste uzar. Son zamanlarda beni en çok etkileyen karakterler, zorbalıklara kocaman ağız dolusu bir “bana ne” çekenler. Ferhan onlardan biri. Ama benim için o bunlardan biraz daha farklı bir şeyi temsil ediyor. Benim için Ferhan değişimin, gelişimin ve dönüşümün sembolü.
Çizginin Dışında
Ferhan kadınlara birçok konuda ilham oldu ve olmaya da devam ediyor. Mesela yıllardır boyatmadığı saçları, sokaktan sahiplendiği köpeği, bitki bazlı beslenme düzeni ve sporla olan ilişkisi onu çizginin dışına itiyor. Ve spor. Spor Ferhan’ın hayatında uzun süredir var. Uzun zamandır takipçilerini spor ve aktif hayat konusunda “influence” ediyor. Ama asıl aydınlanmayı belki de ağırlık antrenmanlarına başlayınca yaşıyor. Çoğu kadının farkında olmadığı bir aydınlanma. Kaslarım diyor başka bir şey demiyor. Ferhan son 15 yılda hem mental hem de fiziksel olarak sayısız kere değişti, dönüştü. Gelin bu geçirdiği dönüşümden, son zamanlarda yaptığı antrenmanlardan, kurup kurup yıktığı ve yeniden inşa ettiği hayat düzeninden bahsedelim.
Seni yeteri kadar tanımayanlar için Ferhan Talib kimdir? Dijitaldeki yolculuğuna nasıl başlamıştır?
Bu aralar kendimi en iyi anlatan tanımın "emekli blogger" olduğunu düşünüyorum.
Dijital yolculuğum 2009 senesinde buralar gerçekten de “dutluk” iken başladı. Şaka değil tabii dijital dünya o kadar hızlı ilerliyor ve değişiyor ki bundan 15-16 sene öncesine kadar daha Instagram'ın hatta Twitter'in icat edilmemiş olduğunu unutuyoruz. Benim yolculuğum da daha sosyal medyada sadece Facebook varken bir blog açmakla başladı.
Geçen 15 senede benim ilgi alanlarım kişisel olarak değişip dönüştükçe blog ve sonrasında sosyal medya varlığımın da ilgi alanları ve içerikleri paralel olarak değişip dönüşmeye devam etti. Şimdi 45 yaşıma yaklaşırken biraz daha tüketim kısmından uzaklaşarak kendimi hem ruhsal hem de fiziksel olarak beslediğim alanları paylaşarak var olmak beni çok daha fazla mutlu ediyor.
Önce basketbol, sonra pilates ve yoga. Ve en sonunda her kadının korkusu: ağırlıklar. Spor yolculuğundan da biraz bahsedebilir misin?
Spor hayatımın hep bir parçasıydı aslında. Bu konuda babamın etkisi büyük. Okul yıllarından sonra uzun süre çok zevk aldığım bir egzersiz sistemiyle karşılaşmadım. Yeni çıkan trendleri deniyordum ama hemen hepsinden 3-5 ay içerisinde sıkılıyordum. 2013 senesinde pilatesle ve elbette harika hocalarla karşılaşmam spor hayatımda yepyeni bir dönem açtı. On sene boyunca düzenli olarak pilates yaptım. 2018'den itibaren pilates yanı sıra başka dalları deneyip kendi gelişimime meydan okumak istedim. Calisthenics’le tanıştım ama sonrası pandemi ve karantina süreçleri bu sevdayı sekteye uğrattı. 2022 yılında yogaya başladım. Çok keyif almakla beraber bedenimin esnekliği kuvvetine göre ileri seviyede olduğu için sakatlanmalar yaşadım. O noktada kuvvetlenmek ve kas kütlemi artırmak için ağırlık idmanlarına başladım. Peşinden ağırlık idmanları ve progressive overload’la sürekli kendi gelişimime meydan okumanın verdiği heyecanla aşk yaşamaya başladım. Halen de bu aşkla hayatım devam ediyor.
Bir fitness rutini başlatmak ve sürdürmek isteyen biri için herhangi bir ipuçların neler?
Öncelikle yapmak istediğiniz egzersiz türünü belirlerken en önemli kriter keyif aldığınız bir egzersiz seçmek. Başkaları yapıyor, daha hızlı kilo verdiriyor ya da daha çok kas yapıyor diye düşündüğünüz için zevk almadığınız aktivitelere kendinizi zorlamayın. Pilates, yoga, koşu, ağırlıklar, yüzmek… Ne olursa olsun, zevk almadığınız bir aktivitenin sürdürülebilir olma ihtimali yok. O sebeple öncelikle size zevkli gelen egzersizi bulun. Küçük hedeflerle başlayın. İlk defa bir egzersiz programına başlayacaksanız en başta haftada 5-6 gün gibi büyük hedefler koymayın. Küçük hedefler koyup bu hedeflere ulaşmanın keyfini yaşamanın zevkini görün.
Senin hareket etmek ve aktif olmak için en sevdiğin yol nedir?
Yürümek. Yürümek. Yürümek. Birkaç sene öncesine kadar arabasıyla yapışık yaşayan, bakkala bile arabasıyla giden, yürümekten pek de zevk almayan biriydim. Yeni taşındığım semtin otopark problemleri yüzünden arabamı satıp yürümenin hem ne kadar zevkli hem de ne kadar faydalı ve keyifli olduğunu keşfettim. Şu anda hayatımın mümkün olan her alanında yürüyorum. Köpeğimle yürüyorum, alışverişe yürüyorum, spor salonuna yürüyorum…
Fitness’la ilgili yaptığın en iyi yatırım neydi?
Kesinlikle iyi bir hocayla yola çıkmak. Çünkü bu sayede hem neyi neden yaptığımı ve süreçten keyif almayı temelden öğrendim hem de bu öğrendiğim temeller üzerine kendi kendime harika şeyler inşa edebileceğimi fark ettim.
Aldığın en iyi fitness tavsiyesi nedir?
“Sonuca değil sürece odaklan.” Aslında bir fitness tavsiyesi olarak başlamış olsa da benim için bir hayat felsefesi oldu. Genellikle kendimize hedefler koyup ancak o hedefler gerçekleşince mutlu olacağımızı düşünüyoruz. Bu da yürüdüğümüz yolun ne kadar keyifli olduğu farkındalığını kaçırmamıza sebep oluyor. Herkese sonuçlara değil sürece odaklanmalarını ve süreçle aşk yaşamanın keyfini deneyimlemelerini tavsiye ediyorum.
Motivasyonunu nasıl koruyorsun?
En sevdiğiniz tatlıyı yemek için motive olmaya ihtiyacınız var mı? :) Spor ve egzersiz de benim için en sevdiğim yemek ve tatlı gibi keyif veren bir şey. Her gün yeni şeyler denediğim, çoçuklar gibi atlayıp zıpladığım oyun alanım. O sebeple kendimi motive etmem gerekmiyor. Zaten her sabah uyandığımda o gün yapacağım egzersiz için heyecanlı oluyorum. Kendimi “dinlenme günleri” için motive etmem gerekiyor.
Hayatında bugüne kadar en büyük etkiyi kim yarattı?
Buna verecek tek kişilik bir cevabım yok. Hayatıma giren çıkan herkes, her şey. Okuduğum kitaplar, izlediğim filmler, dinlediğim müzikler, bazen gezdiğim ülkeler şehirler, sevdiğim hayvanlar, tattığım lezzetler… Yani aslında yaşadığım her anda bana dokunan ve hayatımı şekillendirmemde etkili olan bir şeyler var. Bazen tanımadığım birinden işittiğim nazik bir söz, beklenmedik bir anda gelen farkındalıklar… Hepsi benim hayatımda büyük denilecek etkilerin başlangıç noktası oldu. Hayatın kocaman bir etkiler zinciri olduğunu, bir kişiyi ya da tek bir anı diğerlerinden ayıramayacak kadar her şeyin iç içe olduğunu düşünüyorum.
Sosyal medyanın sana öğrettiği, gelişimine yol açan bir şey oldu mu?
Sosyal medya bana, icat edilmiş tüm aletler gibi onu da iyi ya da kötü uğurda kullanmanın kişisel bir tercih ve sorumluluk olduğunu öğretti. Sosyal medya birlik ve beraberliği ya da düşmanlık ve ayrışmayı kolaylıkla büyütebileceğiniz bir yer. 15 senelik sosyal medya deneyimimde onu hem iyiye hem kötüye kullandığım anlar oldu. Bu seçimlerimin sonuçları bana hayatımı nasıl şekillendirmek istediğim ve sosyal medyayı nasıl kullanmanın bana kendimi daha iyi hissettireceği konusunda netleşmemi sağlayan dersler verdi. Bugün diyebilirim ki sosyal medya; hayatı birlik içerisinde ve keyifle yaşamanın mümkün olduğuna dair ilhamlarla dolu, bunu görmeme ve görmek isteyenlere göstermeme alan açan bir mecra.
30’lu yaşlarındaki Ferhan’a nasıl bir mesaj verirsin?
Seni çok seviyorum ve harika gidiyorsun. Her ne seçersen seç ne yaparsan yap gönül rahatlığıyla yap çünkü tünelin ucu her zaman aydınlığa çıkıyor. Biz her anından keyif alıyoruz, onun için her deneyimi ve her hissini sonuna kadar yaşa. Başkalarının ne dediklerini ne düşündüklerini takma, senin için en doğrusunu sadece sen biliyorsun, içindeki sesi dinle. Merak etme, seçimlerinle gelecekte çok çok çok mutluyuz.
Hayalindeki tatil nedir ve kiminle gitmek istersin?
Hayalim 1980'lerin başında ailemle gittiğimiz Bodrum tatillerimize ışınlanmak olurdu. Şu anda o yıllara gidip şu anki farkındalığımla, o yaşımda annem babam ve kardeşlerimle o yılların nostaljisini bir kez daha yaşardım.
Mükemmel hafta sonunu nasıl tanımlarsın?
Arkadaşlarımla cafede buluşup köpeklerimiz kendi aralarında takılırken sabah kahvemizi içip sohbet etmek. En sevdiğim vegan kahvaltıcılardan birinde favori kahvaltımı yapmak. Öğlen saatlerinde yatağıma güneş vururken kundalini matraları dinleyerek öğlen uykusuna yatmak. Bol bol yürüyüş yapıp adım atmak. Arkadaşlarımla kahkaha dolu akşam yemekleri yemek... Şimdi bunları yazarken fark ettim ki, benim için her hafta sonu mükemmel hafta sonu!
Bu yılın yapılacaklar listesinde neler var?
Sri Lanka'ya gidip dalga sörf deneyimimi ilerletmek, okur yazarlık konusunda aldığım workshopları 4'e tamamlamak, Japonya'yı görmek ve Press ile Hanstand'e çıkmak var.😊
Iconjane’in Favorileri:
Favorilerim kısmı anlık olup bu cevapları yazıp yollayana kadar muhtemelen değişmişlerdir bile...
Söz: Özgüven bir odaya girip herkesten iyi olduğunu düşünmek değil, o odaya girip kendini kimseyle kıyaslama ihtiyacı duymamaktır.
Tatil yeri: Sri Lanka
İçecek: Soya Latte
Yemek: Journey's Vegan Tost
Celebrity Crush: Yok
Favori şarkın: Volare
Tuttuğun takım: Yok