Cinsiyetçiliğin Son Kalesinde Kadın Olmak: Nihan Cabbaroğlu

Spor yayıncılığında kadın olmanın gerçeğini, spiker Nihan Cabbaroğlu ile konuşuyoruz.
nihan-cabbaroglu.jpeg
Nihan Cabbaroğlu

1. Çocukluk hayalin olan Olimpiyat Oyunları’nı yerinde takip etmek, checked.

2. Erkek egemen bir kültür ve sektörde, milyonların takip ettiği bir lig olan Sultanlar Ligi’nde en önemli maçları anlatmak, checked

3. Potansiyeline inanan, her zaman daha fazlasını yapabileceğini hissettiren biriyle hayatı paylaşmak, checked

Spor yayıncılığında kadın olmanın gerçeğini, çok çalışarak erkekler kulübünde masaya oturan ve hayatında büyük kilometre taşlarını şimdiden “tikleyen” Nihan Cabbaroğlu ile konuşuyoruz. 

Ben 17 yıllık iş hayatımda çok fazla cinsiyetçilikle karşılaşmadım. Hayatımı kurumsal anlamda geçirdiğim moda sektörünün nadir avantajlarından biriydi bu. Tabii ki kıdeme dayalı tercihler, ofis siyaseti veya kayırmacılık her zaman vardı. Bunların hiçbiri salt cinsiyete dayanmıyordu. Ama bir sektör var ki yalnızca kadın olduğunuz için size adaletsizliği sonuna kadar hissettiriyor. 

Google’a arama çubuğuna kadın spor spikerleriyle ilgili bir şey karalamaya başladığınızda önünüze ilk şu soru çıkıyor: Kadın spor yorumcusu ve spiker var mı? Yani bu hayatta mı? Dünyada mı yani? 2025 yılında bu soru reva mı şimdi? Reddit’te ise ilk önünüze düşen soru ise şu: Neden kadın spikerlerin %95’i manken? Ne yazık ki sadece ülke değil dünya gerçekliği bu. Kadın olmak büyüktür kadın gazeteci olmak o da büyüktür kadın spor gazetecisi olmak! Siz anladınız durumu yani. 

Spor medyası aynı işi yapmalarına rağmen kadınlarla erkeklerin aynı saygıyı görmediği bir kara delik. Kadınlar bilgi ve deneyimlerine bakılmaksızın ayrımcılıkla karşı karşıya kalırken erkeklerden “daha az saygı” görebilmek için daha çok çalışmak zorundalar. Kadınlar hala spor medyasında bir otorite figürü değil. Bazıları kadınların sporda yeri olmadığını bile düşünüyor. Damon Young’ın Huffington Post’ta yayınlanan makalesinde şundan bahsediyor: Erkekler kadınlara inanmıyor. Bir kadın bize bir şey anlattığında inanmamız bir erkeğin bize aynı şeyi söylemesinden daha uzun süre alıyor. Bu noktada da kadınlar genelde saha kenarı muhabirlerine veya sunucu rollerine indirgeniyor. Yani kısaca erkeklerin ne söylediğini ne yaptığını bildirmekle veya ne düşündüğünü sormakla görevlendiriliyorlar. 

Nihan erkeklerin fikrini iletmek yerine kendi fikrini söyleyebileceği, sesini sonuna kadar çıkarabileceği bir medya şirketi kurdu. Çektiği podcast’lerde kıtanın en iyi basketbol ligi hakkında yorumlar yapıyor. Ülkenin yükselen yıldızı kadın voleybolu hakkında Kurşun Pas isimli bir programı var. Canlı voleybol maçları ona emanet. Tenis, jimnastik, buz pateni, atletizm, kayak ve curling… Nihan’da ne ararsanız var. 

Kadınların bu sektörde var olması bir anomali. Nihan da bu anomalilerden bir tanesi. Yumuşacık sesi, çalışkanlığı, kibarlığıyla, disipliniyle bu canavar gibi görünen sektörde dimdik ayakta. Hem de her şeye rağmen. Sektörün keskin cinsiyetçi yapısının tetiklediği tüm zorbalanmalara rağmen. Spordaki bazı bebek adımlarına rağmen. 

Hadi gelin spor medyasını ve en önemlisi kendisini bir de ondan dinleyelim. 

Biraz kendinden bahseder misin seni tanımayanlar için?

Ben bir spor spikeriyim. Bu aslında birçok anlama gelebilir. Bu soruyu 70’lerde sorsanız başka, 90’larda başka bir cevabı vardı. 2010’lara geldiğimizde ise bambaşka. Ben bugün bir spor programı sunucusu ve canlı spor anlatıcısıyım. Sporun tekniğini, hikayelerini ve yaşayış biçimini aktaran kişiyim aslında. Bunu da maç ve müsabaka anlatarak program sunarak yeri geldiğinde yorumcu olarak yapıyorum. Özetle 2011’den beri işini yapmaya çalışan bir insanım. 

Spor endüstrisi kadın-erkek eşitliği konusunda epey yol aldı. Yani en azından saha içinde almaya çalışıyor. Buna en yakın örneklerden biri olarak Olimpiyat Oyunları’nı verebiliriz. İçerden baktığında sen nasıl görüyorsun?

Kadın hareketinin birkaç boyutu var. 1970’lerde başlayan bu hareketle 2025’e geldiğimizde genel olarak olumlu bir gidişat olduğunu söyleyebilirim. Tabii burada daha “batı odaklı” düşünürsek diye de bir not ekleyeyim. 132 yıllık Olimpiyat tarihinde geçtiğimiz yıl ilk defa sporcu sayısında bir eşitlik vardı. Olimpiyat Komitesi’nin, FIFA’nın kadın sporunu güçlendirmek adına attığı çok ciddi ve olumlu adımlar var. Mevcut koşullarda aslında durum zor. Çünkü ne etkileşim alıyorsa o yöne bir yatırım gayesi var. Birbirini besleyen çok oturmuş bir düzenden bahsediyoruz. Tüm bu düzene rağmen kadın futbolu çok ciddi bir yükselişte örneğin. Kadın futboluna ve sporlarına yatırım için yol çok açık. Türkiye’de de böyle. Şu an kadın voleyboluna baktığımızda çok ciddi seyirci sayısına sahip. Demek ki kadın sporlarına bir açlık söz konusu. Şu anda 6 bin kişilik salonlarda, büyük maçlar söz konusuyken, beş dakikada biletler tükeniyor. Talep muazzam. Saha dışına baktığımızda ise oldukça yavaş yol aldığımızı ama bir şekilde aldığımızı düşünüyorum. Ben 2016’da ilk kez Olimpiyat Oyunları’nı anlattığımda Türkiye’de aktif olarak maç veya müsabaka anlatan benden başka kadın yoktu. Önümde hiç örnek yoktu, hiçbir kanalda kadın yoktu. Çok tek başıma hissettiğim zamanlar oldu. Devasa kar kaplı bir alanda metrelerce karı tek başıma kendi ellerimle küremeye çalışıyorum gibi hissediyordum. Bugün, 9 sene sonra, bunun değiştiğini görüyorum. Bu beni çok mutlu ediyor. Belli bir yol açıldığını ve yolda yürümek isteyen başka kadınlar olduğunu görmek çok büyük ve güzel bir gelişme gerçekten.

Sektörde fırsatlar az. Ama rekabet çok. Siz sektörün sayısı az kadınları olarak dayanışma içinde mi yoksa saf bir rekabet içinde misiniz? Senin buna bakışın nedir? 

Kişiden kişiye değişiyor bu. Kaynaklar ve kadına açılan alan çok kısıtlı. Doğal olarak bunun bir rekabete dönüşmesi çok olası. Çok dar alanda farklı değişkenlerin olduğu bir alan. Ben daha çok birbirimizi destekleyerek ve dayanışarak zorlukların üstesinden gelebileceğimize inanıyorum. Bu alanı ancak daha fazla bilgi paylaşarak, başka kadınlara alan açarak büyütebilir, genişletebiliriz. Benim yaklaşımım hep bu yönde oldu.

Kendine sektörde yer edinme savaşı verirken “hayır deme” konusunda sıkıntı yaşadın mı? 

Mesleğin daha ilk yıllarında, ne iş verilirse çok hevesli bir şekilde, fazladan şeyler yaptığım çok oldu. Mesleğin başında belki de bu her kadının yaptığı bir şey. Elinde o kadar kırılgan bir şey varmış ki her an ellerinden gidecekmiş gibi hissediyorsun. O yüzden ‘Bunu anlatır mısın? Anlatırım. İki tane yayın yapar mısın? Yaparım. Daha da fazlasını yapar mısın? Yaparım’ dedim hep. Sanki söz konusu yayınları istemediğimde ‘Tamam o zaman sana bir daha bu yayın verilmeyecek’ hissiyatım vardı. Bu gerçek miydi değil miydi emin değilim. Ama benim hissiyatım buydu. Belki de düşündüğüm gibi olmayacaktı. O yüzden elimden ne kadar geliyorsa o kadar çalışmayı tercih etmiştim. Ben yavaş yavaş yeniyorum bu korkuyu. Şimdi biraz daha “hayır” diyebiliyorum artık. 

Tek bir hata sonsuz bir çevrim içi nefrete dönüşebiliyor. Özellikle kadınlar için bu daha fazla. Erkeklerden daha sert bir deriye sahip olduğunu düşünüyor musun?

Bilimsel bir veri yok elimde ama gözlemlerime dayanırsak, evet kadın spikerler daha fazla reaksiyona maruz kalıyor. Ortada herhangi bir hata olmasına da gerek yok mesela. Gittiğin bir turnuva olabilir, söylediğin bir kelime olabilir…Zaten sosyal medya ortamı böyle. Bağlam dışı sizi söylediklerinizden kopartabiliyorlar. Sosyal medya bir yargı dağıtmak, algı yaratmak üzerine genellikle. Herkesin başına geldiğini düşünüyorum. Erkeklerin de geliyor. Ama evet bir kadın olarak bazı konularda biraz daha savunma mekanizması geliştirmek gerektiğine inanıyorum. Çünkü aynı tolerans olmadığını görüyorum. Belli hatalarda erkeklere gösterilen hoşgörünün kadınlara gösterilmesinin zor olduğunu düşündüğüm için biraz daha tetikte hissediyorum kendimi. Diğer yandan bunları kişisel olarak algılamayıp kendi bildiğim yoldan yürümeye çalışıyorum. 

Öz şüphe desem bana ne derdin?

Eskiden bir hata yaptığımda “ben kötü bir spikerim veya bir hata yaparsam tüm kariyerim bitecek” diye düşünüyordum. Bunlarla baş edebilmeyi yolda öğreniyorum. İleride daha da fazla öğreneceğime inanıyorum. Herkes hata yapabilir. Yapıyor da zaten. Örneğin canlı yayın hiç kolay bir şey değil. Çok yorucu, yüzlerce verinin etrafında müsabaka devam ediyor, durup nefes dahi alamazsın. Tuvalete gidecek vakit bile yok. Kendime karşı en azından bu öz şüphe konusunda nazik olmaya çalışıyorum. Bu aralar kısmen başarıyorum bunu.

Gittiğin yoldan memnun musun?

Memnunum. Kendimi bu mesleğe sahip olduğum için şanslı hissediyorum. Her gün yepyeni bir heyecan var. Özellikle sporu seven birisi için sporu takip etmek, içinde olabilmek çok büyük bir şans. Mesleğin ilk yıllarında kurduğum hayaller; örneğin Olimpiyat Oyunları’nı görebilmek, bazı sporcularla aynı ortamı paylaşabilmek, ilginin üzerinde olduğu, gelişen bir ligde maçları canlı anlatabilmek, bu alanın gelişimine katkıda bulunabilmek bence çok değerli. Sahip olduğum bu şansın farkındayım ve memnunum. Daha da iyi olacağını düşünüyorum.

Sosyal medyadaki gürültüyü duymamak için neler yapıyorsun? Nasıl bir tavrın var buna karşı?

Bu konuyu hala düşünüyorum. Çözümünü bulamadım. Ama deniyorum. Gürültünün sesini “biraz kısmayı” başardım. Zaman zaman sosyal medyayı kapayıp bunun dışında bir hayatım olduğunu hatırlıyorum. İş ve özel hayat dengesi bizim mesleğimizde biraz dengesiz. Sürekli evde ya bir maç açık ya da sürekli takip etmem gereken bir gündem var. O yüzden sosyal medyayı da takip etmem gerekiyor. “Şöyle bir 3 gün uzaklaşayım” demek zor oluyor. Bazen bir akşamı tamamen sosyal medyasız geçirmeye başladım. Telefondan uzak, işimin önemli olmadığı, başka kimsenin de ne iş yaptığının önemli olmadığı bir dünyada vakit geçirmek bana çok iyi geliyor. Spiker Nihan olarak değil de sadece Nihan olarak, bir günü ekrandan uzak, arkadaşlarımla geçirmek bana besleyici geliyor. Böyle olunca sosyal medyadaki o gürültünün ve insanların sizin hakkınızda ne düşündüğünün de çok bir önemi kalmıyor. 

Hangi süper güce sahip olsan kariyerin daha kolay olurdu?

Hiç yorulmamamı sağlayan bir süper güç hiç fena olmazdı. Devamlı %100 enerjiyle çalışmamı sağlayan bir güç. Her şey çok daha kolay olurdu.

Elinde sihirli bir değnek olsa spor medyasında ilk değiştireceğin şey ne olurdu?

Eril ve nefret dilini kenara bırakmalarını sağlardım. Sporun nefret etmek veya birilerine sinirlenmek için bir araç olarak sarf edilmesini engellerdim. Bunun yerine hakkımı insanların gerçekten sadece keyif alacakları, eğlenecekleri bir ortam yaratmaya kullanırdım

Üniversitedeki Nihan’a mesajın var mı?

Çok zor tabii o zamanın şartlarıyla şimdiyi değerlendirerek bir mesaj vermeye çalışmak. Ama ‘Kendinden şüphe etme. Edeceksen de az et. Kendine güvenini daha yüksek tut” derdim. Dinler miydim tabii bilmiyorum.😊

Nihan’ın favorileri

Tatil yeri: Berlin

İçecek: Kahve filtre

Yemek: Etli yaprak sarma

Celeb crush: Robbie Williams 

Şarkı: Stairway to Heaven

PHOTO-2024-07-11-18-27-17.jpg
Bahar Ekinci Akçaoğlu
Spor Yazarı
Siyaset Bilimi mezunu. 2017’den beri freelance spor yazarı. Arka sokaklardaki yemekleri keşfetmeye tutkun bir gym rat. Basketbol aşığı. Spordaki cinsiyet eşitsizliklerine kafayı takar. Toplumsal farkındalık üzerine yazar. Planör adında hak temelli bir haber bülteninin kurucusu. Kadın, çocuk, hayvan haklarını, iklim krizini var olan tüm eşitsizlikleri dert eder.
Devamını okumak için tıklayın
Haftalık