İş Hayatında Kız Kardeşlik
Her kadının hayatında en gizli sırlarını paylaştığı, hem ağladığı hem güldüğü, başına bir şey geldiğinde hemen aradığı yakın bir kız arkadaşı mutlaka vardır. Bu kişinin varlığını bilmek bile insana bir güç verir. Bu arkadaş yargılamaz, arkasından iş çevirmez, diğerinin kötülüğüne değil her zaman iyiliğine içten destek olur.
İş yerine gelince işler biraz değişiyor, duvarlarımızı öyle kolay kaldıramıyoruz. Erkekler, kısa süre sonra birbirlerine “Abicim” hitabıyla başlayan cümleler kurabilirken bizim birbirimize “ablacım veya bacım” diye hitap etmemiz hiç hoş karşılanmıyor. Hatta çoğu zaman kadınlar masanın etrafındaki diğer kadını kendine bir tehdit olarak bile görebiliyor. Bu durumla ilgili yaşadığım bir örneği paylaşmak istiyorum.
Üç yıl kadar önce Türkiye’nin önemli ve köklü aile firmalarından biri beni yeni nesil çalışma uzmanlığımdan yararlanmak ve bu bakış açısıyla farklı projeler geliştirmek üzere toplantıya çağırdı. Ben de hem onların ihtiyacını daha iyi anlamak, hem de kendi bilgi birikimimi aktarıp onlara yardımcı olabileceğim alanları paylaşmak üzere toplantıya gittim. Oraya gidince, benden on beş yaş kadar daha büyük ve sektörde tecrübeli bir yönetim kurulu üyesinin de toplantıya katılacağını öğrendim. Kendisi yeni nesil iş dünyası ile ilgili kitaplar yazdığı ve konuşmalar yaptığından karşılıklı fikir alışverişinde bulunabileceğimizi düşünerek çok sevindim.
Başka bir toplantıda olduğundan bizim toplantımızın başına katılamadı. Toplantıya girdiği anda odada soğuk bir rüzgar esmeye başladı. O ana kadar, yaptığım işlerden heyecanla bahseden ben bile tutuk bir şekilde konuşmaya başladım. Söylediklerimi dinlemiyor, benimle göz teması kurmuyor ve sürekli önündeki tabletinde bir şeyler okuyup yazıyordu. Yaklaşık 20 dakika toplantıda kaldıktan sonra, yine farklı bir toplantıya gireceğini söyleyip odadan ayrıldı. Toplantıdan sonra yol boyunca kendimi neden rahatsız hissettiğimi, nelerden tetiklendiğimi düşündüm durdum. İki ihtimal vardı: Birinci ihtimal, hemcinsim olan yönetim kurulu üyesi beni yeterli yetkinlikte görmeyip küçümsemiş ve dinlemeye değer bulmamıştı. İkinci ihtimal ise, benim yeni nesil çalışmaya dair olan deneyimim kitapta yazanın ötesinde gerçek hayat tecrübemden kaynaklandığı için beni bir tehdit olarak görüp aynı ortamda olmaktan kaçınmıştı. Anlattığım projelerin hiçbirini hayata geçiremediğimiz için ikinci ihtimali daha olası buluyorum.
Bunun Adı Kraliçe Arı Sendromu
Bu yaşadığım durumun iş hayatındaki yansıması “Kraliçe Arı Sendromu” olarak adlandırılıyor. İlk kez 1973 yılında Michigan Üniversitesi psikologları Graham Staines, Toby Epstein Jayaratne ve Carol Tavris tarafından tanımlanan bu kavram, özellikle erkek egemen işyerlerinde belli bir düzeye gelmiş olan kadınların kendi hemcinslerini erkeklere göre daha az tercih etmeleri, onları görünür kılmamaları, kendilerinin tek kadın olarak kalması için onlara iş hayatında destek vermemeleri olarak açıklanıyor. Yani kadınların üzerindeki cam tavanlar sadece erkekler değil, kadınlar tarafından da sıklıkla oluşturuluyor.
İşyerinde kız kardeşlik kavramını nasıl yaşatabiliriz?
Yukarıda özetlediğim nedenlerden dolayı, son yıllarda “işyerinde kız kardeşlik” oldukça popüler konulardan biri haline geldi. Hatta şirketler bu kavramı güçlendirmek için özel inisiyatifler bile geliştiriyorlar. Kız kardeşlik kavramının hayat bulmasının ilk adımı güven. Kendini güvenli alanda hisseden kadınlar diğerlerini bir tehdit olarak görmüyor. Bu güvenli alanda kendi yaşadığı zorlukları rahatlıkla paylaşıp birlikte çözüm bulma konusunda istekli oluyorlar. Dolayısıyla da birbirlerine karşı köstekleyici değil, destekleyici bir yaklaşımda bulunuyorlar.
Topluluk yönetimi konusunda danışmanlık verdiğim ABD merkezli Virtasant şirketinde bu güvenli alanı sağlamak için bir kadın çemberi oluşturdum ve üç senedir istikrarlı bir şekilde devam ettiriyorum. Ayrıca Türkiye’deki kadınları bir araya getirmek ve birlik içinde güçlendirmek için de arkadaşım Mine Turalı ile “Turkish Women Empowerment” çemberini açtık. Meta’nın eski COO’su Sheryl Sandberg’in TEDx konuşması sonrasında kurduğu Lean-In Circle adındaki kadın çemberleri, kadınların yaşadığı ortak problemlere birlikte çözüm bulmalarına alan sağlıyor. Kendisiyle aynı problemleri yaşayan diğerlerinin varlığı, kadınların kendilerini iyi hissetmelerini sağlıyor ve kız kardeşlik duygusuyla birlikte kendilerini güvende hissediyorlar.
İş yerinde kız kardeşlik kavramını sağlıklı bir şekilde yaşatabilmek için kadınların diğer kadınlara mentorluk veya tersine mentorluk vermesi de etkili yöntemlerden biri. Yine güven esasına dayalı olan mentorluk ilişkisinde her iki taraf da birbirini daha iyi anlayıp yaşadıkları zorluklara birlikte çözümler üretiyorlar. Kurum içinde gelişen bu işbirliği duygusu tüm kadınlar arasında bir desteklenme ve kendini güvende hissetme ortamı yaratıyor. Kendini tehdit altında hissetmeyen kadınlar daha verimli çalışıp dişil enerjilerini daha özgürce kullanabildikleri için yaratıcılıklarını da daha fazla gösterebiliyorlar.
Eğer sizin işyerinizde de kadınlar birbirinin yurdu değil kurduysa böyle bir inisiyatifi başlatmanın tam zamanı. Çok büyük bir proje olmasına da gerek yok. Önemli olan bir yerden başlamak. Eğer şirket çapında bir şey yapmanızın zor olduğunu düşünüyorsanız kendi departmanınız içinde başlatabilirsiniz. Sizin uyumunuzu gören diğer departmanlar mutlaka sizi takip etmek isteyecekler, böylece girişiminiz organik bir şekilde yayılmış olacak. Nasıl başlayacağınız konusunda destek veya motivasyona ihtiyacınız olursa bana ulaşabilirsiniz.