12 yaşında One Direction hayranısınız, 24 yaşında Liam’ın yasını tutmak konusunda kafanız karışık.
Saat sabah 05:45. Alarmım çalıyor, uyanıyorum. Yatakta ilk iş telefonu elime alıp gelen bildirimlere bakıyorum: ortaokuldan beri birlikte Wattpad hikâyeleri okuyup fan girl dramaları paylaştığımız gruba bir mesaj gelmiş. Liam Payne ölmüş. İlk tepkim, bunun kötü bir şaka ya da pazarlama stratejisi olduğunu düşünmek oluyor. Zira son zamanlarda hakkındaki ifşalar gündemi oldukça meşgul etmişti. Daha fazla detaya bakacak vaktim yok, hazırlanmam lazım, telefonu kenara koyuyorum.
Yola çıkıyorum, müzik dinlemek için telefonu açıyorum. En son dinlenen şarkı: One Direction’dan Walking in The Wind. Liam tekrar aklıma geliyor, haberlerin detayına bakmak istiyorum. Twitter (X diyesim gelmiyor) ve TikTok’ta edit’ler yapılmaya başlanmış bile. 2010 yılında X Factor izlediğim anları, What Makes You Beautiful çıktığında ne kadar heyecanlandığımı hatırlıyorum ve gözlerim doluyor.
Genç kızlığım boyunca kulaklıklarımda, odamın duvarlarında ve hayal dünyamda bana eşlik etmiş birisi artık yok. Tanımadığım birini kaybetmiş gibi görünsem de aslında bu his, One Direction sayesinde yaşadığım heyecanların kaybıyla ilgili sanırım. Yıllar sonra o günleri hatırladığımız kahve buluşmaları ve 12 yaşındaki hâllerimizi hatırlayıp gülüşlerimizi anımsıyorum. “Bunlar artık olmayacak mı yani?” sorusu şarkının sonlarına doğru beynimde yankılanıyor.
Yolculuğuma bir sonraki One Direction şarkısıyla devam ediyorum: Spaces. Ancak zihnim bir yandan da son haftalarda Liam ile ilgili çıkan haberlerle meşgul. Eski sevgilisi Maya Henry’nin cesurca açıkladığı istismar ve taciz iddiaları aklımın bir köşesinde yankılanıyor. Liam’dan aldığını iddia ettiği tehditler ve ısrarlı takiplerle yüzleşen Maya’nın, tüm bu baskılara rağmen hikâyesini dile getirdikten kısa süre sonra yaşanan bu trajedinin onu nasıl etkilediğini düşünmeden edemiyorum. Keşke ona, bu yaşadıklarının asla onun suçu olmadığını söyleyebilseydim diye düşünüyorum. Fakat Instagram’a göz attığımda, insanların şimdiden suçlamalara başladığını görmek beni daha da öfkelendiriyor.
Maya’nın bu cesareti gösterdiği bir dönemin ardından Liam’ın ölüm haberini almak işleri daha da karmaşıklaştırmış olmalı. Evet, Liam’ın hayatında karanlık ve hatalarla dolu anlar vardı. Ölümü, onun yapmış olabileceklerinin sorumluluğunu alması ve bedelini ödemesi gerektiği gerçeğini değiştirmiyor. Hem kendi hatalarıyla yüzleşmeli hem de Maya ve diğer insanlara zarar verdiyse bunların hesabını vermeliydi. Belki de şöhretten uzaklaşıp kendini toparlamak için bir fırsat bulabilseydi bambaşka bir hikâye yazılıyor olurdu. Ama şimdi, ne Liam’ın hatalarını telafi edebilme şansı kaldı ne de Maya'nın adalet arayışı tamamlanabildi. Bu iki trajedi, hem onun hatalarıyla başa çıkma umudunu hem de Maya’nın hak ettiği adaleti ortadan kaldırıyor. Liam’ın öldüğüne üzülmek şimdi suçlu hissettiriyor.
Son zamanlarda Justin Bieber’ın da içinde olduğu tartışmalar aklıma geliyor: Hayranı olduğumuz insanlar aslında neler yaşıyor ya da yaşatıyor? Bir podcast’te Liam’ın, One Direction döneminde güvenlikler tarafından otel odalarına kilitlendiklerini ve bu yüzden tek yapabildiklerinin mini barda vakit geçirmek olduğunu anlattığını hatırlıyorum. Alkolizmle verdiği mücadeleden haberdardım fakat bu, bir zarara sebep olduysa eğer, onu asla haklı çıkarmıyor. Yine de, keşke kendini iyileştirmek için bir şansı olsaydı diye düşünüyorum, ve onun düzelmek isteyeceğine olan inanca tutunuyorum.
Yolculuğumun sonuna gelirken, birkaç arkadaşımla da bu konu hakkında konuşuyorum. Ne hissetmem gerektiğini bilemiyorum. “Üzüldüm ama son zamanlarda hakkında iddia edilenlerden sonra soğumuştum,” deyip duruyorum. Yine de hayatımın büyük bir kısmını renklendiren bu grubun bir üyesini kaybetmek, eski bir dostu kaybetmek gibi geliyor. 12 yaşıma dönüp baktığımda, bu anıları saf bir neşeyle hatırlarken daha şimdiden içimde tatlı bir hüzün oluşuyor.
“Çocukluğumun yasını mı tutuyorum ben? 12 yaşındaki hâlimi bu haberden mi korumaya çalışıyorum yoksa?” soruları bütün gün kafamı kurcalıyor. Neredeyse her iletişime geçtiğim kişiyle bu konuyu konuştuktan sonra eve dönüyorum. Senelerdir hayali kurulan “o büyük yeniden buluşma”nın hiç gerçekleşmeyeceğini fark ediyorum ve kendimce bir veda olarak bu yazının başına oturuyorum: O zaman, hoşça kal Liam Payne. Ve hoşça kal, One Direction.
“Do you look at us and laugh, when we hold on to the past?” — One Direction, Hey Angel şarkısından.