Tatilde Telefonunuzu Plaj Çantanızın Dibinde Unutturacak 5 Kitap Önerisi

Sahildesiniz, hafif bir esinti tuzlu saçlarınızı okşuyor. Dalgalar kıyıya vuruyor. Şezlongda ayaklarınızı uzatmış, buzlu içkinizi yudumlarken, bir gözünüz telefonda. Hava o kadar sıcak ki yerinizden kıpırdayacak hâliniz yok. Bir reels, bir reels daha, belki sonra biraz da TikTok. İçiniz sıkılıyor, değil mi? Tamam tamam, çok sorun değil. Çünkü daha iyi bir fikrim var: Size uzun yaz günlerinde telefonunuzu plaj çantanızın en dibinde unutturacak, eleştirmenlerden tam not almış, beş şahane kitap önerisiyle geldim!

Kitapların kimi yaz temasına uygun, kimisi ise kısalığı ve sürükleyiciliği ile bir haftalık tatilde okuyup bitirebileceğiniz gibi. “Tatilde ne okusam?” diyenler, yazıya göz atmayı unutmayın! 

Z kuşağının Salinger’ı olarak gösterilen İrlandalı genç yazar Sally Rooney’e daha önce şans vermediyseniz şimdi tam zamanı! Arkadaşlarla Sohbetler (Conversations with Friends) adlı ilk romanıyla Sunday Times Yılın Genç Yazarı ödülünü kazanan Rooney, kitabında günümüzde genç bir yetişkin olmanın tüm karın ağrılarına büyük bir incelik ve ustalıkla değiniyor.

Kitap, 2010’lu yılların Dublin’inde geçiyor. Hikâyeye 20’li yaşlarının başındaki bir üniversite öğrencisi olan Frances’in gözünden tanıklık ediyoruz. Frances, hem en yakın arkadaşı hem de eski sevgilisi olan Bobbi ile beraber yaşıyor, ailesiyle arası pek iyi değil ve geleceğine dair ne yapacağını çok da bilmiyor. Biraz hepimiz gibi, öyle değil mi?

Bir şiir okuması sırasında ünlü fotoğrafçı Melissa ve aktör eşi Nick ile tanışınca Frances’in hayatı değişiyor. Kendini karmaşık bir ilişkiler ağının tam ortasında buluyor.

Oldukça açık sözlü ve alaycı bir dille kaleme alınan bu roman, günümüz aşk ve arkadaşlık ilişkilerine son derece keyifli ve biraz da hüzünlü bir yorum getiriyor. Sayfaları çevirirken en az bir yerde “Aa, ben de aynı böyle hissetmiştim!” diye düşüneceğinize şüphem yok.

Bu kitabı sevdiğiniz takdirde kitaptan birebir uyarlanan ve 2022 yılında gösterime giren aynı adlı diziye de göz atmak isteyebilirsiniz. (Bence kitap daha iyi tabii, orası ayrı.)

Tatile sağlam bir öykü kitabı götürmekten daha iyi ne olabilir? Denizden çıktıktan sonra bir öykü, hamakta uyuyakalmadan önce bir öykü daha, işte bitti. Peki konu kısa öykü ise bunu Amerikalı usta yazar Raymond Carver’dan daha iyi yapan kim olabilir?

Bir şişe cin eşliğinde paylaşılan itiraflar, yolunda gitmeyen evlilikler, tombala geceleri, cevapsız bırakılan telefonlar, huzursuzluk veren pasta şefleri, garaj satışları, hayal kırıklıkları, kavgalar ve büyük aşklar. Carver, 1970’ler Amerikası insanının sıradanlığını göz kamaştırıcı bir sadelik ve ustalıkla ele alıyor.

Birbirinden muhteşem 17 kısa öyküden oluşan kitabın ismi ile de can yaktığını söyleyelim. Bitirdikten sonra yaz aşkınıza hediye etmek ve ne kadar kültürlü bir insan olduğunuzu göstermek için ideal.

80’li yıllar. Türkiye’de bir sahil kasabası. Bir konakta 90 yaşında, geçmişin hayaletleriyle günlerini öldüren huysuz, canı çok sıkılan bir babaanne.

Biri tarihçi, biri devrimci, biri ise zengin olmayı kafasına koymuş üç torunu her yıl yaptıkları gibi o yaz da babaannelerinin konağına gider ve konağın bahçesindeki incir ağaçları altında bir haftalarını geçirirler. Roman bu bir haftalık sürede gelişir ve biter.

Orhan Pamuk’un ikinci romanı elbette bir haftalık bir aile kavuşmasından çok daha fazla şey vaat ediyor okuyucuya: Doğu- Batı arasındaki uçurumu bir çırpıda kapatacağını sandığı bir ansiklopediye ömrünü adamış, merhum bir dede, ailenin üç jenerasyonuna da bilincinin sessiz tanıklığıyla köprülük eden hizmetçi cüce, aileyle ilgili sevdalı bir faşist… Ve sayfalar çevrildikçe tüm bu parçalar tıpkı bir puzzle gibi, yavaş yavaş birleşiyor.

Anadilinde yazdıklarını okuyabildiğimiz için çok şanslı olduğumuz Nobel ödüllü usta yazardan son derece hüzünlü ve büyüleyici bir Türkiye manzarası.

“Size Kabuk Adam'ın öyküsünü anlatacağım, tropik bir adayı, cinayet ve işkencenin, şiddetin bataklığında filizlenen bir aşkı, içinde yetiştiği toprak kadar acı dolu bir aşkı anlatacağım. Çıldırtıcı gücünü sonuna dek yaşanmayan arzulardan, en gizli hayallerden alan bir tutkuyu, ölümle yaşamın sınırında kurulan mucizevi bir dostluğu ve bütün yıkımların nedeni olan korkuyu, insanın en temel özelliği olan korkusunu, alçaklığını, umutsuz yalnızlığını…”

Dünya okurları tarafından “Geleceğe Kalacak 50 Yazar” arasında gösterilen Aslı Erdoğan’ın ilk romanı bu cümlelerle başlıyor.

Bir kongre sebebiyle bir tropik adaya giden Türk bir kadın fizikçinin gözünden okuyoruz hikâyeyi. Anlatımız içe dönük, diğer yabancı bilim insanları arasında yabancılık çeken, bağlanma sorunlarıyla baş eden “tutunamayan” bir kadındır. Ve karşısına Kabuk Adam çıkar. Şimdiye kadar bildiği, inandığı her şeyi sorgulatacak, tüm varlığını tepeden tırnağa tir tir titretecek bir aşkın başlangıcıdır bu.

Kendisi de bir fizikçi olan Aslı Erdoğan’ın hayatından otobiyografik öğeler içeren bu çok sürükleyici roman, kurduğu atmosferle sizi gerçekten de o tropik adaya götürüyor, ayaklarınızı sıcak beyaz kumlara bastırıyor, okyanusun tuzunu tattırıyor. Çok uzaklarda bir yerlerde, birbirinden çok zıt iki insanın arasında filizlenen kalbi kırık bir aşk öyküsü…

Yaz tatilini ressam babaannesi ile Kuzey Denizi’ndeki bir adada geçiren altı yaşındaki Sophia’nın öyküsü kalbinizi ısıtacak naif bir İskandinav masalı.

Moominler’in yaratıcısı olan İsveçli yazar ve ressam Tove Jansson’un yetişkinler için kaleme aldığı en güzel kitaplardan biri olan Yaz Kitabı, bir yaz mevsiminde geçiyor ve haziran ayından ağustos sonuna kadar yaşanan olayları anlatıyor.

Finlandiya Körfezi’nin kıyısında birlikte bir yaz geçiren babaanne ve torun, yavaş yavaş birbirlerinin korkularına, kaprislerine ve bağımsızlık arzularına uyum sağlamayı öğrenir ve sadece yaz sakinlerini değil, yosunlu kayaları, rüzgarlı köknarları ve öngörülemez denizleriyle birlikte adayı da kapsayan güçlü ama örtük bir sevgi ortaya çıkar.

Yalnızca 175 sayfadan oluşan bu kitap, okuyucu dostu hacmiyle kısa bir tatilde dahi tadını çıkarabileceğiniz küçük bir mücevher.