Babygirl Filmi Stil Okuması

İçinizdeki babygirl’ü nasıl giydirmek istersiniz?
babygirl.jpeg
Babygirl, IMDb

Bu yılın çok konuşulan filmi Babygirl her anlamda kendim hakkında düşünmeme sebep oldu. Öncelikle arzu olarak adlandırdığımız kavramın saniyeler içinde hayatımın üzerinde nasıl kararlar verdirebilecek bir güce sahip olduğunu düşünmeye başladım. Bu filmin beni inanılmaz haycanlandırmasının bir diğer sebebi ise güçlü styling dili. Peki benim içimdeki babygirl kim ve bu film modayı kullanarak bize ne anlatmak istiyor?

Kadın erkek arasındaki cinsel dominasyon dengesinin değiştiğini modernize ederek anlatan Babygirl filminde klişelerden uzaklaşıyor CEO karakterinin bir kadın olduğunu görüyoruz. Görmeye alıştığımız bekar, başarılı ve seksi erkek patron yerine Romy’yi ve onun işindeki konumuna rağmen yaşadığı özgüvensizlikleri izliyoruz. Bu değişim yaşanan yasak aşkın dinamiğini de tamamen farklı bir yöne çekiyor. Stajyer ise genç ve çekingen bir kız yerine hafif patavatsız fakat özgüvenli bir erkek. Alışılmışın dışındaki bu denge bize kıyafetlerin gücünü de yansıtıyor. Patronunun özgüvensiz hallerini gören stajyer onunla cesur bir şekilde flört etmeye başlıyor.

Öncelikle, hem Nicole Kidman’ın karakteri Romy hem de de Harris Dickinson’ın karakteri Samuel, ikisi de benim gözümde birer babygirl. Bunun nedeni “babygirl” kelimesinin filmde gücü sembolize etmesi. Güç dengesi, filmin başından ve sonuna değişiyor, bu da ikisini de babygirl yapıyor. Samuel, Romy’nin en kötü anında ona sarılıp aradığı şefkati gösterirken filmin ilerleyen sahnelerinde Romy’nin Samuel’e en güçsüz anında gösterdiği güveni ve anlayışı görüyoruz. Arzu, şehvet, itaat ve tutkunun her seviyesini bize gösteren bu filmde senaryo, müzik ve styling de ahenk içinde birbirlerini tamamlıyordu.

View post on Instagram
 

Güç ve kontrol kavramlarını kıyafetlerle çok iyi anlatan bu filmde siz hangi babygirl’sünüz? Romy mi? Samuel mi?

Bir bardak sütünüz hazırsa ve George Micheal’dan Father Figure şarkısı arka planda çalıyorsa dikkat! Burdan sonrası spoiler içerir!

Romy’nin tarzı, CEO olmasının ve yaşının getirdiği sorumluluğu yansıtıyor. O nerede nasıl giyineceğini her daim bilen, kariyerinde güçlü bir kadın stiline sahip. Anne, patron ve eş rollerinde her zaman kusursuz kombinleriyle karşımızda. Kusursuz stilinin kusursuz detayları ise stajyer ile tanışmasıyla daha ilk sahneden bozuluyor. Kontrolü tekrar eline almaya çalışırken yaşadığı kaygıları ve kocasına karşı hissettiği suçluluk duygusunu mükemmel kıyafetlerle yansıtmaya çalışıyor. Romy’nin fırtınalı bir ilişkiye başladığı 20’li yaşlardaki stajyer Samuel ise tam olarak kendi yaşını yansıtıyor. Kurumsal bir işte çalışan birinin özellikleri ve jenerasyonun getirdiği nüanslar Samuel’in hem kombinlerine hem davranışlarına yansıyor. Romy powersuit dediğimiz güçlü takımları tercih ederken Samuel eski bir parka ve zincir kolyesiyle karşımıza çıkıyor. Bu styling iş sırasında olan güç eşitsizliğini anlatıyor. Fakat bu güç eşitsizliği film boyunca sabit kalmıyor bu nedenle farklı konumlarda ve durumlarda gücün kimde olacağını tahmin edemiyoruz. 

Romy istikrarlı renk tonları ve silüetler seçiyor, nasıl göründüğü konusunda bilinçli tercihler yaparak kontrolün her zaman kendisinde olduğu mesajını vermeye çalışıyor. Uzun kabanların kemerlerini her zaman mükemmel bir şekilde bağlayan Romy, lüks kumaşlar ve ton sür ton renkler tercih ediyor. Dar ve uzun kalem etek, dökümlü ve boyunda bağlanan ipek ya da şifon bluzler ve mükemmel dikilmiş kaşmir kabanlar giyerek kendi içindeki karanlık düşünceleri kontrol altına aldığını düşünen Romy, kendi cinsel arzularının gerçekliğini Samuel ile olan ilişkisinde keşfederek kontrolü ona bırakıyor. Bu nedenle onunla olduğu zamanlarda giysileri daha bol ve daha açık oluyor. 

Samuel’in tarzına gelecek olursak, onu ilk gördüğümüzde üstüne tam oturmayan bir takım elbise ve parka giyiyor. Sırt çantası ile büyük bir şirkete adım atarken özensiz, gömleği tamamen iliklenmemiş ve kravatı sıkı bağlanmamış halde. Filmin kostüm tasarımcıları Kurt ve Bart ise bu kombini “metroda stajyer” olarak tanımlıyor. Samuel’in çocuksuluğu ise eşofman, fermuarlı hoodie ve sneaker gibi salaş detaylarla yansıtılıyor. Romy böyle giyinen birinin karşısında etkisiz hale geliyor, filmde tam olarak bu zıtlık anlatılıyor. Hayatının her alanında sürekli karan veren kişi olma konumundan yorulan Romy, Samuel tarafından domine edilmeye izin veriyor. Tam olarak bu karşıtlık Romy ve Samuel’in stilinde de anlatılıyor.  

Romy kendi cinsel düşüncelerine boyun eğdikçe kıyafetlerinin renk paleti de değişiyor. Kendisi gibi kıyafetleri de daha seksi ve daha canlı bir hale bürünüyor. Romy’nin kendini tamamen Samuel’e bıraktığını ise rave sahnesinde bluzunun yırtılma sahnesinde görüyoruz. Kontrol artık tamamen Samuel’de, bu sahne film için bir dönüm noktası. Romy’nin kontrolün onda olduğunu ve bunu yansıttığına inandığı kıyafetleri terli bir kulüpte genç bir stajyer tarafından yırtılıyor. Tamamen farklı bir karaktere bürünmeden büyük bir değişim yaşayarak kendi düşüncelerini serbestçe yaşamaya başlıyor. Bu onun cinsel kimliğinin özgürlüğü. Filmin yönetmeni Halina Reijn klişeleşmiş erotik gerilim filmlerinin aksine kadın karakteri kendini keşfettiği için cezalandırmıyor. Romy annelik duygusundan uzaklaşmıyor ve  kariyerindeki konumunu kaybetmiyor. 

Romy temsil ettiği değerlere geleneksel şekilde bağlı bir kadın. Nerde nasıl davranılması gerektiğini ve giyinmesi gerektiğini çok iyi bilen bir otorite figürü. Filmin sonunda Romy eşine geri dönüyor. Samuel’i ise ilk buluştukları ucuz otel odasında üzerinde bol kot pantolonu, fermuarlı kapüşonlusu ve beyaz atletiyle hatırlıyor. Romy için gerçek babygirl gücü her zaman bu salaş görüntünün içinde olacak. 

Arzu genellikle akıl ya da mantıkla açıklanamaz. Tutku ve aşk bazen en çok saklamaya çalıştığımız duygularımızdan doğar ve kontrolü kavramını yeniden öğrenmemize sebep olur. Belki de kendinizi yeniden keşfetmeniz için birinin sadece size “good girl” demesine ihtiyacınız vardır. Kendinizi kıyafetlerinizle en iyi şekilde yansıtmak için siz içinizdeki ya da dışınızdaki babygirl’ü nasıl giydirmek istersiniz? Risk almaya hazırsanız bu film kendiniz için cesur bir adım atmanız konusunda sizi derin düşüncelere sürükleyecek. 

Dip not: Antonio Banderas’ın yatakta o kadar kötü olduğunu asla düşünmüyorum.

zeynepkerpisci
Zeynep Kerpişçi
Moda Yazarı
Yaratıcı burs yarışmasını kazanan ilk Türk olarak, 2018 yılında moda eğitimi için ilk adımı atarak Milano'ya taşındım. 2021 yılında Milano'daki Istituto Europe di Design Üniversitesi Fashion Styling bölümünden mezun olduktan sonra İstanbul’da freelance moda editörü olarak çeşitli yayınlarla çalıştım. Pekçok farklı marka ve isimle projelerde yer aldım. Şu anda freelance editörlüğe devam ederken bir yandan da Londra’da Istituto Marangoni'de yüksek lisans eğitimime devam ediyorum.
Devamını okumak için tıklayın
Haftalık