Bir İkonun Hikayesi Ahu Tuğba
Vahşi bir aslanı andıran krepeli saçları, ceylan gözleri, hafif aralık dudakları ve kendinden emin, güçlü duruşuyla Yeşilçam evreninin en görkemli tanrıçalarından biriydi.
Afişlerde dev puntolarla yazan ismi yaklaşık 10 yıl boyunca hem sinema salonları hem de gazino sahneleri için bir gişe garantisiydi. Ahu Tuğba, geçtiğimiz Eylül ayında uzun süredir yaşadığı Amerika’da hayatını kaybetti. Türkiye’de 80’ler denince en az Turgut Özal, Dallas dizisi ve Galleria alışveriş merkezi kadar hızla akla gelen birkaç önemli simgeden biri olmayı başarmış bu karizmatik ve nevi şahsına münhasır ikonun hikayesine gelin hep beraber yeniden bakalım ve hafızalarımızı tazeleyelim.
Canan Tuğba Çetin, İstanbul Yeşilköy’ün kalburüstü ailelerinden birinin tek kızı ve Aslan burcunun en has örneklerinden biri olarak dünyaya gözlerini açıyor. Bugünlerde yerinde Robert Kolej’in bulunduğu, Arnavutköy’de yer alan Amerikan Kız Koleji’nde okuyor. Daha ergenlik çağındayken anne babasının boşanması, genç kızın kaderini değiştiriyor. Henüz boşanmaların nadir görüldüğü bir dönemde ebeveynlerinin ayrılması, Tuğba için babasının onu ve annesini terk etmesi anlamına geliyor ve babasından intikam almaya karar veriyor.
Başlangıç Noktası: Figüranlık
Bizim onu tanıdığımız haliyle Ahu Tuğba’ya dönüşmeden beş sene önce Yeşilçam’a Tuğba Çetin ismiyle giriyor. Ayşecik ve Sezercik’in başrolleri paylaştığı Öksüzler (Ertem Göreç, 1973) filminde toplam birkaç saniye perdeye yansıyan sosyetik bir genç kızı canlandırıyor. Ertesi yıl figüranlıktan yardımcı oyunculuğa yükseliyor. Arkadaşlarıyla Beyoğlu’nda gezdiği sırada efsanevi yönetmen Metin Erksan’dan teklif alan kolej öğrencisi, The Exorcist’in yerli uyarlaması Şeytan’da genç mürebbiye Suzan karakterini canlandırıyor. Çekimler sırasında okulu aksatan Tuğba, önce çok sevdiği basket takımından ve ardından okuldan atılıyor.
Liseyi dışardan tamamlayan ve Kanada’da Concordia Üniversitesi’ne kabul alan Tuğba, eğlence dünyasına olan tutkusunun peşinden gitmeye karar verip akademik hayatını noktalıyor.
Yeni İsim, Yeni Saçlar
Tombul yapısı ve uzun lepiska saçlarıyla bambaşka bir görüntüye sahip olduğu bu dönemde Yeşilçam’da şansı pek yaver gitmiyor. Anter Kara Ali gibi tarihi avantür yapımlar ile Ayıkla Beni Hüsnü gibi soft erotik filmlerde küçük rollerde görünüyor. Uzun yıllar menajerliğini yapacak Şakir Şener ile yolları kesiştiğinde Yeşilçam kariyerinin seyri değişiyor. Ceylanı andıran gözlerinden ilham alarak ismini Ahu Tuğba olarak değiştirmesi ve saçlarını Farrah Fawcett’ın meşhur ettiği katlı ve balyajlı “Farrah” modelinde kestirmesi şansını açıyor. Bu yeni kimliğiyle göründüğü ilk filmleri Derviş Bey (Şerif Gören, 1978), Dokunmayın Şabanıma (Osman F. Seden, 1979) ve Banker Bilo (Ertem Eğilmez, 1980) ile birinci sınıf yapımların ses getiren yeni oyuncusu oluyor.
Kalp Kırıklığı ve Hırs
Tam da adını duyurmaya başladığı bu sıralarda ilk evliliğini yapıyor. Kısa bir süre eşinin talebi üzerine mesleğinden uzak kalıyor ancak kocasının onu Bülent Ersoy’la aldatması üzerine işine geri dönüyor ve bu defa çok daha parlak bir kariyer inşa etmek üzere kolları sıvıyor. Magazin basınında sık sık adının geçmeye başlaması, gazino patronlarının peşine düşmesini sağlıyor. Yaklaşık on yıl boyunca inmeyeceği Maksim sahnesine hafif Batı müziği şarkıları söyleyerek adım atan Ahu, sesini zayıf bulduğu için işin şov kısmını sıkı tutmaya karar veriyor. Neredeyse tüm kazancını sahne şovuna yatıran genç yıldız adayı, kalabalık bir dans grubu, vosvos araba, motosiklet, aslan ve ayı gibi inanılması güç eşlikçilerle sirkvari bir gösteri sunuyor. İşine yaptığı bu yatırımın karşılığını kısa sürede alıyor ve gazino sahnelerinin en çok rağbet gören yıldızlarından
biri olmayı başarıyor.
Yıldız Işığı
Ahu Tuğba kimliğinin esas olarak ortaya çıkıp duyulmasını sağlayan yapım ise Zeki Alasya’nın yönetmenliğini üstlendiği Kadir İnanır’ın başrolde yer aldığı 1982’nin en çok iş yapan filmlerinden Elveda Dostum oluyor. İngiltere'de kısa süreli bir evlilik yaşayıp yürümediğine karar verince İstanbul sosyetesine jet hızında dönen kentsoylu, bağımsız, iyi kalpli ve seksi Sibel karakteri, 80’li yıllar boyunca canlandıracağı benzer tiplemelerin öncüsü oluyor. Elveda Dostum aynı zamanda Ahu Tuğba’nın en az kendisi kadar meşhur permalı ve krepeli aslan yelesi saçlarıyla arzı endam ettiği ilk film. Bu filmle yakaladığı rüzgarı fırtınaya çevirecek Beyaz Ölüm (Halit Refiğ, 1983) ve Kayıp Kızlar (Orhan Elmas, 1984) ise gösterime girdikleri yılın gişe rekortmeni yapımları oluyorlar. Beyazperdede kazandığı başarı yapımcıları Ahu Tuğba isminin tek başına filmleri taşıyabileceğine ikna ediyor ve Taçsız Kraliçe (Orhan Elmas, 1984), Yangın (Orhan Elmas, 1984) gibi tamamen onun yıldız ışığı üzerine kurulan filmlerin baş kahramanı haline geliyor.
10 Evlilik 10 Boşanma
Sadece beyazperde değil magazin gazetelerinin de vazgeçilmez esas kadını o. Yaptığı on evliliğin yedisini 80’li yıllar boyunca gerçekleştiriyor. Hemen her yıl yeni bir evlilik ve boşanma haberiyle gündeme geliyor. Yangın filminin prodüktörü Berker İnanoğlu’nun oynaması için baskı yaptığı mastürbasyon sahnesini çekmemek için yıldırım nikahıyla evleniyor. Nikah sonrası Şamdan’da yaptığı kutlamada siyah duvağıyla arzı endam ediyor. Bir başka kocasını yemesini ümit ederek evinde aslan besliyor. Prensip olarak eşlerinden mutlaka aldığı vekalet sayesinde kimi kocasını evde uyurken, kimini uçaktayken boşuyor. Hayatla, kendisiyle ve elbette erkek egemenliğiyle her daim dalga geçen Ahu Tuğba, 90’lı yılların başında Yeşilçam ve gazino döneminin kapanmasıyla yavaş yavaş köşesine çekiliyor. Kızı Anjelik’i büyütüyor ve ticarete atılıyor. 2005-2006 yıllarında gündüz kuşağında reality show patlaması yaşandığı sırada eski rol arkadaşı Meriç Erkan ile beraber ekranları fethederek milenyallerle son büyük buluşmasını yaşıyor.
Güle Güle Kraliçe
Son yıllarda kızıyla beraber Amerika’ya yerleşen Ahu Tuğba yaşadığı ihtişamlı ve bol maceralı yılları özlemediğini ve “her şeyin vaktinde güzel” olduğunu sık sık dile getiriyordu. Kendi hayatının kurallarını kendi koymuş, kaderini kendi yazmış insanlara has bir dinginlikle ansızın çekip gitti bu dünyadan. Ardında onu altın kalbiyle anan meslektaşları ve nevi şahsına münhasır karizmasıyla hatırlayacak milyonlarca sevenini bırakarak.