Kendini Bulma Yolculuğunda Bir Kadın Hikayesi
Geçtiğimiz günlerde izlediğim Nora (Bir Bebek Evi), son zamanlarda beni en çok etkileyen oyun oldu. Nora’nın hikâyesi üzerinden her bireyin toplumsal baskılara karşı kendini özgürce var edebilme çabasını sahneye taşıyan oyun, kadın ve erkeğin toplumsal rollerini sorguluyor.
Nora'ya rolünü üstlenen ödüllü tiyatro ve sinema oyuncusu Tuğçe Altuğ ile hem oyun hem kendi hayatı üzerine sohbet ettik.
Sahnede Nora’ya can verirken en çok hangi duygusal çatışmayı anlamaya çalıştın? Bu rol sana kendi hayatında bir farkındalık kattı mı?
Oyunda Nora için birçok duygusal çatışma var. Ona dayatılan rollerle sıkıştırılmış ve sindirilmiş, çocuk muamelesi gören bir kadının, birçok konuyu becerebilen potansiyeli ve zekası ve büyüme isteği arasında gerilen bir çatışma üzerinden ilerliyor. Nora’nın bu ikililiğini tüm oyun boyunca taşımaya ve anlamaya çalışıyorum. Çocuk kadınlıktan yetişkin olmaya giden bir yolu var. Oyun bir insanın insan olabilmesi ve kendi neyse o olabilmesi için mücadele etmesini söylüyor bana. Her rol bir farkındalık katıyor elbette ama Nora’ya ses olabildiğim için mutluyum. Hem kadın-erkek ilişkilerine farkındalığımı artırdı hem motivasyon ve umut kaynağı oldu.
Oyunda bireysel özgürlük ve toplumsal beklentiler arasındaki denge sorgulanıyor. Sen bu dengeyi kendi hayatında nasıl kuruyorsun?
Herkes gibi ben de bunun için uğraşıyorum. Neye göre bir denge kurmalıyız ve toplumun beklentileri ne derece sağlıklı? Oyunu da bu beklentileri sorgulayarak ve tartışarak çalıştık. Toplumumuzda kadınlara birçok açıdan daha çok yüklenildiğini, saldırıldığını görüyor ve deneyimliyoruz. Bireysel özgürlük için mücadelemiz değerli, bu bir hak ve içimde daha ağır basıyor.
Sence Nora’nın bir şarkısı olsa ne olurdu?
1 tane diyemedim çok renkli bir karakter çünkü...
-Nils Frahmn, Because This Must Be
-Nova Norda, Beteri Yok Uslanmaktan
-Ve tabii ki, Maddison Willing, Tarantella Dance Music (oyunumuzda da çalan Nora’nın dans müziği)
Peki, senin hayatında ifade bulan şarkı ne?
Yine tek bir şarkı seçemeyeceğim bu sebeple şu sıralar en çok ne dinliyorum onu söyleyeyim: The Comet is Coming, Birth of Creation.
Bir kadın olarak sana en çok ilham veren karakter ya da hikaye hangisi?
Bana ilham veren birçok hikaye var. Şu sıralar en çok Nora ilham verdi tabii. Kendini bulmak için yola çıkmış, cesaretli kadın karakterleri seviyorum ve bu anlamda oynadığım Nora karakteri ve hikayesi benim için çok değerli.
Günlük hayatında seni mutlu eden, küçük rutinlerin var mı?
Her sabah kedilerimle minik bir sevgi seansım var. Onlarla vakit geçirmek bana iyi geliyor. Bir de yıllardır mutlaka her sabah aç karnına bir şişe su içiyorum, iyi hissettiriyor.
Bir arkadaşın seni tanımlarken “Tuğçe’nin en eğlenceli yanı…” diye başlayan cümleyi nasıl tamamlardı?
Olur olmadık yaptığı kısa ve komik tespitleri, ani korkmaları ve kendine has espri anlayışı...
Son olarak bu röportajı okuyan kadınlara tek bir şey söyleme şansın olsa, ne söylerdin?
Nora’yı da referans alarak; çok sevdiğim ve bana da ilham kaynağı olmuş sanatçı Frida Kahlo’nun sözünü paylaşayım: “Kimseyle hiçbir konuda yarış halinde değilim. Kimseden akıllı, kimseden güzel ya da kimseden iyi olma gibi bir iddiam yok. Kimse için ‘en’ değilim, ‘daha’ değilim. Bu devasa iddiasızlığın verdiği özgürlüğün hastasıyım.”
Tuğçe Altuğ'a teşekkür ediyor ve oyuna ana sponsor olarak destek veren Pernod Ricard Türkiye'nin Hukuk, Kurumsal İletişim ve Dış İlişkiler Direktörü Yezdani Kedik'e sorularımı yöneltiyorum...
Sanat ve kültür projelerinin toplum üzerinde nasıl bir değişim yaratabileceğini düşünüyorsunuz? Özellikle tiyatro gibi alanlarda yapılan sponsorlukların uzun vadede toplumsal etkileri olabilir mi?
Sanat ve kültür projelerinin toplum üzerinde yarattığı en büyük değişim; bireylerin düşünce dünyalarını zenginleştirmesi ve toplumsal ön yargıları sorgulama cesareti kazandırması. Özellikle tiyatro gibi sahne sanatları, bireyleri sadece izleyici olarak değil aynı zamanda hikâyenin bir parçası haline de getirerek empati duygusunu güçlendiriyor ve bu etki de toplumun daha kapsayıcı, eşitlikçi ve anlayışlı bir yapıya dönüşmesine olanak tanıyor. Pernod Ricard Türkiye olarak, ana sponsor olarak destek verdiğimiz, Nora (Bir Bebek Evi) oyununda olduğu gibi, güçlü hikâyeler, toplumsal kalıpları sorgulamak ve bireyin özgürleşme sürecini görünür kılmak için bir önemli bir araç. Nora’nın hikâyesi, bireylerin kendilerini toplumsal baskılardan arındırma çabalarını anlatırken izleyicilere de kendi yaşamlarına dair sorular sorma fırsatını sunuyor. Uzun vadede tiyatroya ve sanata verilen bu tür desteklerin, toplumsal sorunları görünür kılmak, tartışmaları başlatmak ve nesiller boyu ilham olmak gibi etkiler yaratacağına inanıyoruz.
Sanat projeleri, Pernod Ricard için ne ifade ediyor? Gelecek dönemde bu alanda atmayı planladığınız yeni adımlar var mı?
Sanat projeleri, Pernod Ricard Türkiye için yalnızca bir destek alanı değil aynı zamanda toplumla anlamlı bağlar kurmanın ve bireylerin ilham almasını sağlamanın önemli bir yolu. Bu nedenle, sanata olan desteğimizi, çeşitlilik ve eşitlik vizyonumuzun somut bir yansıması olarak görüyoruz. Henrik Ibsen’in kült eseri Nora (Bir Bebek Evi) oyununa ana sponsor olarak verdiğimiz destek, bu yaklaşımımızın güçlü bir örneği. Sanatın, insanlar ve toplumlar üzerinde yarattığı kalıcı etkiye olan inancımızla, Pernod Ricard Türkiye olarak gelecekte farklı sanat disiplinlerini de kapsayan ve topluma ilham veren projeleri desteklemeye devam edeceğiz.